Tom Mary'ye büyük olasılıkla yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü sordu.
- Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race.
Büyük olasılıkla bugün yağmur yağacak.
- It will most likely rain today.
Tom Mary'nin büyük bir olasılıkla ne yapacağını biliyordu.
- Tom knew what Mary would most likely do.
Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.
- Tom is very likely to be late.
Ed is the odds-on choice for class president, because he has good sense and good humor.
Tom büyük ihtimalle başarılı olacak.
- Tom is the most likely to succeed.
Ben büyük ihtimalle kazanacağım.
- I'll most likely win.
O, büyük ihtimalle geç kalacak.
- He's very likely to be late.
Jane büyük ihtimalle gelecek.
- Jane is very likely to come.
O konuda büyük olasılıkla yanılıyorsun.
- You're very likely wrong about that.
O, büyük olasılıkla seçilecek.
- It's very likely that he'll be chosen.
They're very likely to arrive next week.
- Sie werden sehr wahrscheinlich nächste Woche ankommen.
It's very likely that someone will be waiting for us.
- Es ist sehr wahrscheinlich, dass jemand auf uns warten wird.