Görülen bir şey, asla görülmemiş gibi olmaz.
- What has been seen can not be unseen.
O gün görülen bir dolunaydı.
- It was a full moon that was seen that day.
Onunla görülmek istemiyorum.
- I don't want to be seen with him.
Onlarla görülmekten utanmam.
- I am not ashamed to be seen with them.
Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.
- Tom acts like he doesn't want to be seen with us.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Ben camı kırarken görüldüm.
- I was seen to break the window.
Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
- Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
O, partide beni görmüş olamaz.
- She cannot have seen me at the party.