O dün bizi görmek için geldi.
- She came to see us yesterday.
Filmi görmek istiyorum.
- I want to see the movie.
Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
- The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
Bu filmi seyretmek isteyeceğini sandım.
- I thought you'd want to see this movie.
Bu filmi seyretmek zorundasın.
- You have to see this movie.
Daha fazla bilgi için www.example.com'a bakınız.
- See www.example.com for more information.
Lütfen ayrıntılar için aşağıya bakınız.
- Please see below for details.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Bir müddet sonra Twitter hesabımın askıya alındığını gördüm.
- I saw my Twitter account suspended after a while.
Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
- I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
Aşk onu rüyalarında görmektir.
- Love is seeing her in your dreams.
Babamı uğurlamak için havaalanına gittim.
- I have been to the airport to see my father off.
Onu uğurlamak için az önce havalanındaydım.
- I have just been to the airport to see him off.
Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
- You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
Sayfa beşteki dipnota bakın.
- See the footnote on page 5.
Yarın işte görüşürüz.
- See you at work tomorrow.
Tom'un bütün gece nasıl ayakta kalabildiğini ve sonra işte nasıl uyanık kaldığını anlamıyorum.
- I don't see how Tom can stay up all night and then be so wide awake at work.
O, öğretmenini yolcu etmek için istasyona gitti.
- She went to the station to see her teacher off.
Bazıları arkadaşlarını karşılamak için geldiler ve diğerleri onlarınkini yolcu etmek için.
- Some have come to meet their friends and others to see theirs off.
Yarın tekrar görüşürüz.
- See you again tomorrow.
Bu öğleden sonra ikide görüşürüz.
- See you at two this afternoon.
Doğum gününde burada olmayacaksın gibi görerek sana hediyeni şimdi vereceğimi düşündüm.
- Seeing as you won't be here on your birthday, I thought I'd give you your present now.
Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
O gün görülen bir dolunaydı.
- It was a full moon that was seen that day.
Sonuç görülmek için kalır.
- The result remains to be seen.
Onunla görülmek istemiyorum.
- I don't want to be seen with him.
Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.
- Tom acts like he doesn't want to be seen with us.
Sami çıplak görünmek istemedi.
- Sami didn't want to be seen naked.
Tom dairesel bir testere ile parmağını kesti.
- Tom cut off his finger with a circular saw.
Onun eli testereye yatkındır.
- She's very handy with a saw.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
- Mary decided never to see him any more.
Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
- I want to see you before you go.
Aşk onu rüyalarında görmektir.
- Love is seeing her in your dreams.
O, habere heyecanlanmadığına göre, onu önceden biliyor olmalı.
- Seeing that she was not excited at the news, she must have known it.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Mikroplar sadece bir mikroskop yardımıyla görülebilir.
- Germs can only be seen with the aid of a microscope.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
- I like to take things apart to see what makes them tick.
Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
- Tom pressed his ear against the wall to see if he could hear what his parents were discussing in the next room.
Geçenlerde beni görmek için geldi.
- She came to see me the other day.
Ara sıra beni görmek için gel.
- Come and see me once in a while.
O kızı görüyorum.
Sanırım geleceğimi görüyorum.
- I think I'm seeing my future.
Bu gece Tom'u tekrar görüyorum.
- I'm seeing Tom again tonight.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Ben camı kırarken görüldüm.
- I was seen to break the window.
Jody sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyor.
- Jody looks as if she had seen a ghost.
Tom Boston'u ziyaret ettiğinde Mary'yi görmüş olmalı.
- Tom must have seen Mary when he visited Boston.
Ara sıra gelip beni görür.
- He comes and sees me once in a while.
Biri seni görürse ne yaparsın?
- What'll you do if someone sees you?
Dişçiyle görüşmek zorundayım.
- I've got to see a dentist.
Annenle görüşmek istiyorum.
- I want to see your mother.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.
- Now that you mention it, I don't remember seeing Tom in class today.
Mademki o yorgun, bir süre dursak iyi olur.
- Seeing that she is tired, we had better stop for a while.
Mademki o yorgun, bir süre dursak iyi olur.
- Seeing that she is tired, we had better stop for a while.
Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.
- Now that you mention it, I don't remember seeing Tom in class today.
The fiddler sawed away at his instrument.
And for thy trew sawys, and I may lyve many wynters, there was never no knyght better rewardid .
I'll see your twenty dollars and raise you ten.
Yes, now I've seen it all!.
I've been seeing her for two months.
Seeing the boss wasn't around, we took it easy.
Tom says he saw Mary.
- Tom says he saw Mary.
Tom and Mary say they didn't see anything.
- Tom and Mary say they saw nothing.
Tom and Mary don't seem to understand why they're not supposed to do that.
- Tom and Mary don't seem to understand why they aren't supposed to do that.
Tom and Mary don't seem to understand why they aren't supposed to do that.
- Tom and Mary don't seem to understand why they're not supposed to do that.
Tom said that he sees a lot of dead animals on the road.
- Tom said he sees a lot of dead animals on the road.
I don't like seeing animals get eaten alive.
- I do not like seeing animals get eaten alive.
I'm very glad to see you.
- I am very happy to see you.
I am very glad to see you.
- I am very happy to see you.
... And what else could we do? We can also unlock the secrets of the Big Bang. You see, Einstein's ...
... So expect to see some symbolism in this video. ...