second that

listen to the pronunciation of second that
Englisch - Türkisch
aynı fikirdeyim
katılıyorum
agree
{f} kararlaştırmak
agree
{f} hemfikir olmak
agree
{f} yaramak
agree
{f} uyuşmak

Sıfatın ismiyle uyuşmak zorunda olduğunu unutma. - Don't forget that the adjective must agree with its noun.

agree
uymak (bir başka şeye)
agree
uzlaşmak
agree
kabul et

Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler. - They agreed to work together on the project.

Birlikte çalışmayı kabul ettiler. - They agreed to work together.

agree
anlaşma sağlamak
agree
mutabık olmak
agree
(Politika, Siyaset) mutabakata varmak
agree
mutabık kalmak
agree
{f} aynı fikirde olmak

Onunla aynı fikirde olmak zorundayım. - I have to agree with her.

Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım. - I'm forced to agree with Tom.

agree
katılıyorum

Ben kesinlikle size katılıyorum. - I agree with you absolutely.

Ben onun fikrine katılıyorum. - I agree with his opinion.

agree
agree to bir konuda mutabık kalmak
agree
tatlı
agree
iyi

Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti. - Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.

Bu iklim bana iyi gelmiyor. - This climate doesn't agree with me.

agree
{f} razı olmak, rıza göstermek; mutabık olmak
agree
mutabık

Biz indirim oranı üzerinde mutabık kaldık. - We have agreed on the rate of discount.

Amerikalıların çoğu Başkan Wilson ile mutabık kalmıştı. - Most Americans agreed with President Wilson.

agree
muvafakat etmek kabul etmek
agree
uygun

Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular. - They agreed to elect him as president.

Bizim planımız için uygun musun? - Are you agreeable to our plan?

Englisch - Englisch
agree
second that

    Silbentrennung

    sec·ond that

    Türkische aussprache

    sekın dhıt

    Aussprache

    /ˈsekən ᴛʜət/ /ˈsɛkən ðət/
Favoriten