Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.
- I will have to wait till I finish schooling and start earning money.
Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
- The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
- The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
Fadıl, Leyla'nın eğitimi için ödeme yaptı.
- Fadil paid for Layla's schooling.
Lütfen okul kurallarına uyun.
- Please obey the school rules.
Lütfen okul kurallarına uyun.
- Please follow the school rules.
Eğitim potansiyel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır.
- Education aims to develop potential abilities.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Birçok kadın yüksek öğretime ve kariyere devam ediyor, bu nedenle evlilik ve doğum gecikiyor.
- Many women pursue higher education and careers, thus delaying marriage and childbirth.
Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
- We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
In comparison, Turkey has the poorest scholing ratio in OECD countries.
Onlar yeni bir okul binası inşa etmek için bir proje oluşturdu.
- They formed a project to build a new school building.
Yeni bir okul binası yapım aşamasında.
- A new school building is under construction.
O ülke yüksek öğrenim görmüş bir topluma dönüşüyor.
- That country is turning into a society with high education.
Hukuk fakültesine gideceğim.
- I'm going to go to law school.
Tom, hukuk fakültesine gitmeye karar verdi.
- Tom made up his mind to go to law school.
Okulda İngilizce öğretmek istiyordu.
- He wanted to teach English at school.
O okulda öğretmekten vazgeçtiğinden beri ne kadar süre oldu?
- How long has it been since you gave up teaching at that school?
Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
- What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.
- My father teaches English at a high school.
Tom'u yatılı okula göndermek sana her ay ne kadara mal oluyordu?
- How much was it costing you per month to send Tom to boarding school?
Tom'un ebeveynleri onu özel okula göndermek için çok çalıştı.
- Tom's parents worked hard to send him to private school.
Kızım lisede ders vermek istiyor.
- My daughter wants to teach in high school.
Bir okulda yüksek motivasyona sahip öğrencilerle ders vermek istiyorum.
- I'd like to teach in a school with highly-motivated students.
O eli ağzının üzerinde okul kızlarının yapma tarzına güldü.
- She laughed the way schoolgirls do, with her hand over her mouth.
Lisedeyken ne tarz müzikten hoşlanırdın?
- What kind of music did you like when you were in high school?
Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.
- Our boat followed a school of fish.
Okul kütüphanemizin bir sürü kitabı var.
- Our school library has many books.
Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.
- Our boat followed a school of fish.
Okula giderken Tom ile karşılaştım.
- I met Tom on my way to school.
Okula otobüs ile giderim.
- I go to school by bus.
Kalbi eğitmeden zihni eğitmek hiç eğitim görmemektir.
- Educating the mind without educating the heart is no education at all.
Mary güzel bir elbise giyerek okulda ortaya çıktı.
- Mary showed up at school wearing a nice dress.
Bizim güzel bir okul kütüphanemiz var.
- We have a nice school library.
She took care to school her expression, not giving away any of her feelings.
We are enrolled in the same university, but I attend the School of Economics and my brother is in the School of Music.
Harvard University is a famous American postsecondary school.
The divers encountered a huge school of mackerel.
I'll see you after school.
This time I'm gonna school you..
These economists belong to the monetarist school.