O hep soluk görünüyor.
- She always looks pale.
O, o günlerde hep içki içiyordu.
- He was always drinking in those days.
Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
- To be always honest is not easy.
Her zaman altıda kalkarım.
- I always get up at six.
Daima doğruyu söyledim.
- I've always told the truth.
Bana daima yardım ettiniz.
- You've always helped me.
He always rides a black galloway. --Bulwer.
I thought I could always go back to work.
God is always the same.