Tom arabanın sahibine tazminat ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay damages to the owner of the car.
Ben tazminat ödeyeceğim.
- I'll pay for the damages.
Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
- Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
Bu iddialar bir bilimsel dayanaktan yoksun.
- These claims lack a scientific foundation.
Tom zarar ziyan için para ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay for damages.
Alkol karaciğere zarar verir.
- Alcohol damages the liver.
He wasn't only fined, he also had to pay for damages.
- Man bestrafte ihn nicht nur; er musste auch für den angerichteten Schaden aufkommen.
He had to pay the damages.
- Er musste für die Schäden aufkommen.