scandent

listen to the pronunciation of scandent
Englisch - Türkisch
tırmanıp yükselen
climbing
{i} tırmanış

Tom kaya tırmanışına gitti. - Tom went rock climbing.

Dağ tırmanışına gitmek istiyorum. - I want to go mountain climbing.

climbing
tırmanan

Ağaca tırmanan bazı maymunlar gördüm. - I saw some monkeys climbing the tree.

climbing
tırmanarak

Duvardan tırmanarak hapishaneden kaçtı. - He escaped from prison by climbing over a wall.

climbing
tırmanıcı

O, dağ tırmanıcılığına alışkındır. - He's accustomed to mountain climbing.

O, dağ tırmanıcılığına alışkındır. - He's used to mountain climbing.

climbing
{f} tırman

Çocuklar ağaçlara tırmanmayı severler. - Children like climbing trees.

Tom yüksek ağaca tırmanmaya çalıştı. - Tom tried climbing the tall tree.

climbing
tirman
climbing
tırman(mak)
climbing
{i} artış
climbing
{i} tırmanma

Çocuklar ağaçlara tırmanmayı severler. - Children like climbing trees.

Ben dağlara tırmanmayı severim. - I like climbing mountains.

climbing
{i} dağcılık

Hemen her hafta sonu dağcılık yapmaya gideriz. - We go mountain climbing almost every weekend.

Dağcılıkla ilgileniyorum. - I am interested in mountain climbing.

Englisch - Englisch
climbing
{a} climbing, creeping up
used especially of plants; having a tendency to climb; "plants of a creeping or scandent nature
used especially of plants; having a tendency to climb; "plants of a creeping or scandent nature"
scandent
Favoriten