Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Onun söylemek istediği sadece reddedeceği anlamına geliyor.
- What she wants to say just adds up to a refusal.
Onun ne demek istediğini anlayamadım.
- I couldn't make out what he wanted to say.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
- It doesn't matter what he said.
Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
- I remember what he said.
Söz konusu olmadığını söyledi.
- He said it was out of the question.
Tom bunun söz konusu olmadığını söyledi.
- Tom said it was out of the question.
Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
- If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
O bana 'Seni seviyorum' dedi.
- She said 'I love you' to me.
O Ben Kanada'dan geldim dedi.
- He said, I'm from Canada.
Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
- I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
Kazu'nun Japonya'da en iyi futbol oyuncusu olduğu söylenmektedir.
- It is said that Kazu is the best soccer player in Japan.
Onun zengin olduğu söylenmektedir.
- She is said to have been rich.
Tom Mary'ninFransızca okumak zorunda olduğunu söylüyor.
- Tom says Mary has to study French.
Tom Fransızca okumak istediğini söylüyor.
- Tom says he wants to study French.
Bir şey söylemek ister misin, Tom?
- Would you like to say something, Tom?
Üzgünüm dememi ister misin?
- Do you want me to say I'm sorry?
O benim en sevdiğim deyiş.
- That's my favorite saying.
Deyiş bize oldukça tanıdık.
- The saying is quite familiar to us.
Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu?
- Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?
Paranın mutluluğu satın alamayacağını söylemeye gerek yok.
- It goes without saying that money cannot buy happiness.
Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
- Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
Yardım edin! diyen bir ses duydum. Güldüm.
- I heard a voice saying Help me!. I laughed.
Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
- Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
- I have to check and see what the contract says.
Tom'un o konuda bir sözü yok.
- Tom doesn't have a say in that matter.
Onu başka bir şekilde söyle.
- Say it in another way.
İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
- An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
Müvekkilim başka bir söz söylemiyor.
- My client isn't saying another word.
Tom bir söz söylemeden ayrıldı.
- Tom left without saying a word.
Ben onun öyle söyleyişini hatırlıyorum.
- I recollect his saying so.
O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.
- He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
- It goes without saying that honesty is the key to success.
Tom senin son söze sahip olduğunu söyledi.
- Tom said you have the final say.
Son sözümü söylemedim!
- I didn't say my last word!
Kitabı bitirdiği zaman bana ödünç vereceğini söylüyor.
- He says that he will lend me the book when he is done with it.
O, kulakları olan kirpileri asla görmediğini söylüyor.
- She says that she's never seen hedgehogs with ears.
Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.
- His observation is sharp, but he says very little.
Tom her ne zaman küfür etse, genellikle Fransızcamı bağışlayın diyor.
- Tom usually says Pardon my French whenever he swears.
Söylenen söz geri alınamaz.
- Once you've said something, it can't be taken back.
Toplantıda söylenen her şeyi anladın mı?
- Did you understand everything that was said at the meeting?
Galler'de, bir atasözümüz var.
- In Wales, we have a saying.
Az önce söylediğin şey bana eski bir atasözünü hatırlatıyor.
- What you have just said reminds me of an old saying.
En sevdiğin özdeyiş nedir?
- What's your favorite saying?
Saith His Name audibly.
Please say your name slowly and clearly.
Above all, however, we would like to think that there is more to be decided, after the engines and after the humans have had their says.
He said he would be here tomorrow.
It’s said that fifteen wagon loads of ready-made clothes for the Virginia troops came to, and stay in, town to-night.
The sign says it’s 50 kilometres to Paris.
Say, what did you think about the movie?.
I've followed Selina down the strip, when we're shopping, say, and she strolls on ahead, wearing sawn-off jeans and a wash-withered T-shirt.
All in a kirtle of discolourd say / He clothed was .
Tom and Mary say they saw nothing.
- Tom and Mary say they didn't see anything.
Tom and Mary say they saw somebody climbing over the fence.
- Tom and Mary say they saw someone climbing over the fence.
In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
- Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
There are three different types of people in the world: those who can count, and those who can't.
- Dünyada üç tip insan vardır: sayı sayabilenler, ve sayamayanlar.
I think Tom's days are numbered.
- Sanırım Tom'un günleri sayılı.
Tom's days are numbered.
- Tom'un günleri sayılı.
I'm counting how many people there are.
- Orada kaç kişi olduğunu sayıyorum.
I am counting in German.
- Almanca sayı sayıyorum.
You know Americans are jealous of the British accent that they deem more prestigious.
- Amerikalıların daha prestijli saydıkları İngiliz aksanını kıskandıklarını bilirsiniz.
... of the best artists of the last decade. I don't need to say much more. But she's sold ...
... One of the biggest differences I'd say is just the travel. ...