Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Söylemek istediğim her şeyi söyledikten sonra oldukça rahatlamış hissettim.
- I felt quite relieved after I had said all I wanted to say.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Onun ne demek istediğini anlayamadım.
- I couldn't make out what he wanted to say.
Onun söylediği doğru.
- What he said is true.
Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
- Bogdan said he would be there tomorrow.
Tom bunun söz konusu olmadığını söyledi.
- Tom said it was out of the question.
Söz konusu olmadığını söyledi.
- He said it was out of the question.
Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
- If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- He said NO to himself. He said YES aloud.
Ne dediğini hatırlıyorum.
- I remember what he said.
Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
- I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
Zamanın tüm yaraları iyileştirdiği söylenmektedir.
- It is said that time heals all the wounds.
Kazu'nun Japonya'da en iyi futbol oyuncusu olduğu söylenmektedir.
- It is said that Kazu is the best soccer player in Japan.
Tom Mary'ninFransızca okumak zorunda olduğunu söylüyor.
- Tom says Mary has to study French.
Japon halkı neden İngilizce okumak zorunda olmalı? Yabancılar Japonca okumak zorunda olmalı! Söylediğin mantıklı geliyor!
- Why should Japanese people have to study English? Foreigners should have to study Japanese! What you say makes sense!
Bir şey söylemek ister misin, Tom?
- Would you like to say something, Tom?
Bir şey söylemek ister misin?
- Do you want to say anything?
Japoncada benzer bir deyişiniz var mı?
- Do you have a similar saying in Japanese?
Deyiş bize oldukça tanıdık.
- The saying is quite familiar to us.
Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğunu söylemeye gerek yok.
- It goes without saying that smoking is bad for the health.
Zamanın para olduğunu söylemeye gerek yok.
- It goes without saying that time is money.
Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
- Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
Yardım edin! diyen bir ses duydum. Güldüm.
- I heard a voice saying Help me!. I laughed.
En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
- Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.
- Tom says that he doesn't remember having made such a promise.
Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
- Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
Onu başka bir şekilde söyle.
- Say it in another way.
Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
- Please say it in English.
Müvekkilim başka bir söz söylemiyor.
- My client isn't saying another word.
Tom bir söz söylemeden ayrıldı.
- Tom left without saying a word.
Ben onun öyle söyleyişini hatırlıyorum.
- I recollect his saying so.
Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
- It goes without saying that honesty is the key to success.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
Maalesef, Fadil'in bu konuda son sözü yok.
- Unfortunately, Fadil doesn't have a final say on this.
Son sözümü söylemedim!
- I didn't say my last word!
Haber Yunanistan'da büyük bir deprem olduğunu söylüyor.
- The news says that there was a big earthquake in Greece.
Otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
- She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
Mike ben nasıl hissettiğinizi anlıyorum, Hiroshi diyor.
- I understand how you feel, Hiroshi, says Mike.
İncil'de, İnsan yalnız ekmek ile yaşamayacak diyor.
- It says in the Bible, Man shall not live on bread alone.
Söylenen söz geri alınamaz.
- Once you've said something, it can't be taken back.
Toplantıda söylenen her şeyi anladın mı?
- Did you understand everything that was said at the meeting?
Az önce söylediğin şey bana eski bir atasözünü hatırlatıyor.
- What you have just said reminds me of an old saying.
Atasözünde dendiği gibi; söz gümüşse, sükut altındır.
- As the saying goes: Speech is silver, silence is gold.
En sevdiğin özdeyiş nedir?
- What's your favorite saying?
Saith His Name audibly.
Please say your name slowly and clearly.
Above all, however, we would like to think that there is more to be decided, after the engines and after the humans have had their says.
He said he would be here tomorrow.
It’s said that fifteen wagon loads of ready-made clothes for the Virginia troops came to, and stay in, town to-night.
The sign says it’s 50 kilometres to Paris.
Say, what did you think about the movie?.
I've followed Selina down the strip, when we're shopping, say, and she strolls on ahead, wearing sawn-off jeans and a wash-withered T-shirt.
All in a kirtle of discolourd say / He clothed was .
Tom and Mary say they saw someone climbing over the fence.
- Tom and Mary say they saw somebody climbing over the fence.
Tom says he saw Mary.
- Tom says he saw Mary.
There are three different types of people in the world: those who can count, and those who can't.
- Dünyada üç tip insan vardır: sayı sayabilenler, ve sayamayanlar.
At last, they began to count down cautiously.
- Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
Tom's days are numbered.
- Tom'un günleri sayılı.
He is numbered among the greatest scientists in the world.
- Dünyadaki en büyük bilim insanları arasında sayılıyor.
I'm counting the minutes until I see you again.
- Seni tekrar görünceye kadar dakikaları sayıyorum.
I am counting in German.
- Almanca sayı sayıyorum.
You know Americans are jealous of the British accent that they deem more prestigious.
- Amerikalıların daha prestijli saydıkları İngiliz aksanını kıskandıklarını bilirsiniz.
... can we say that is a human. ...
... gas receives, and you say Exxon and Mobil ' actually, this $2.8 billion goes largely ...