O günlerde orada vahşi bir kabile yaşadı.
- A savage tribe lived there in those days.
Onlar müziğin vahşi canavarı sakinleştirdiğini söylüyorlar ama benim için şahsen, o beni ne rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
- They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
- Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
Kendilerine uygar diyorlar ama barbar dedikleri kadar vahşiler.
- They call themselves civilized, but they're just as savage as those they call barbarians.
Ağlamamış genç bir adam acımasızdır ve gülmeyecek yaşlı bir adam bir aptaldır.
- The young man who has not wept is a savage, and the old man who will not laugh is a fool.
Fadıl dokuz yaşındaki bir kıza vahşice saldırdı.
- Fadil savagely assaulted a nine-year-old girl.
'Well, my lord, I don't know,' said Freeman with a sort of jolly sneer; 'we have been dining with the savages.''They are not savages, Freeman.''Well, my lord, they have not much more clothes, anyhow; and as for knives and forks, there is not such a thing known.'.
His latest film was savaged by most reviewers.
The woman was killed in a savage manner.