Warriors never complain!
- Savaşçılar asla şikayet etmez!
The warrior is conscious of both his strength and his weakness.
- Savaşçı hem gücünün hem de zayıflığının bilincindedir.
Was John Brown a terrorist or a freedom fighter?
- John Brown bir terörist mi yoksa bir özgürlük savaşçısı mıydı?
Those who are terrorists for some, are freedom fighters for others.
- Bazıların terörist dedikleri diğerleri için özgürlük savaşçısıdır.
He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.
- O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.
Dan was an expert at psychological warfare.
- Dan bir psikolojik savaş uzmanıydı.
Dan knows very well how to deal with psychological warfare.
- Dan psikolojik savaşla başa çıkmayı çok iyi bilir.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
He returned home from Europe in 1941, when the war broke out.
- O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.
He cheated death many times on the battlefield.
- Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.
Sometimes the Allies could not avoid battle.
- Müttefikler bazen savaştan kaçınamadı.
The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
He was sent into combat.
- O, savaşa gönderildi.
People fought over supplies.
- İnsanlar malzemeler için savaştı.
The Union soldiers fought fiercely.
- Birlik askerleri şiddetle savaştı.
Eisenhower had campaigned to end the war.
- Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
This game has you battle against hordes of evil stoats.
- Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.
Tom began to experience remorse for his actions during the war.
- Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı.
The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
- Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
Tom and Mary struggled to make ends meet.
- Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.
There's no sign of a struggle.
- Bir savaş işareti yok.
Farragut captured New Orleans without a fight.
- Farragut, New Orleans'ı savaş olmadan ele geçirdi.
Americans simply had no desire to fight.
- Amerikalıların sadece savaşmak için herhangi bir arzusu yoktu.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
- İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
The Winter War was a military conflict between Finland and the Soviet Union.
- Kış Savaşı, Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasındaki askeri bir çatışmaydı.
The fighting lasted one week.
- Savaş bir hafta sürdü.
They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.
- Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim.
The wartime Congress had no money.
- Savaş Kongresi'nin hiç parası yoktu.
Looting, raping, and plundering are common during wartime.
- Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.