There are many fruit vendors on the way.
- Yol üzerinde birçok meyve satıcısı vardır.
There were cotton candy vendors in the shrine.
- Türbede pamuk şekeri satıcıları vardı.
Don't forget to ask the seller if the jumper can be put in with the washing.
- Satıcıya bebek önlüğünün çamaşırla birlikte konulabilip konulamayacağını sormayı unutma.
The seller weighs the cheese on the copper scales.
- Satıcı bakır ölçeklerde peynir tartıyor.
He disguised himself as a salesman and visited her house.
- Bir satıcı olarak kimliğini gizledi ve onun evini ziyaret etti.
He makes a living as a salesman.
- Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.
The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
- Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.
The police suspected that Tom was a drug dealer.
- Polis Tom'un bir uyuşturucu satıcısı olduğundan şüphelendi.
The peddler carried a big bundle on his back.
- Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.
The shopkeeper urged me to buy it.
- Satıcı onu almam için ısrar etti.
He's a dishonest salesperson.
- Bu, dürüst olmayan bir satıcı.