Sellers and buyers are anonymous and very hard to recognize.
- Satıcılar ve alıcılar anonimdir ve tanımak çok zordur.
When I was younger I thought that ice cream vendors could eat as much ice cream as they wanted for free.
- Gençken dondurma satıcılarının istedikleri kadar dondurma yiyebileceklerini düşünüyordum.
There were cotton candy vendors in the shrine.
- Türbede pamuk şekeri satıcıları vardı.
There are also vendors who support Linux.
- Linux'u destekleyen satıcılar var.
I bought that from a street vendor.
- Ben onu bir sokak satıcısından satın aldım.
Sellers and buyers are anonymous and very hard to recognize.
- Satıcılar ve alıcılar anonimdir ve tanımak çok zordur.
He began to suspect something was wrong when the seller didn't allow him to test the item before buying it.
- O, malı almadan önce satıcının onu test etmesine izin vermediğinde bir şeyin yanlış olduğundan şüphelenmeye başladı.
He disguised himself as a salesman and visited her house.
- O bir satıcı kılığına girdi ve onun evini ziyaret etti.
That salesman looks pretty smart.
- O satıcı oldukça akıllı görünüyor.
The dealer wants to sell a car.
- Satıcı bir araba satmak istiyor.
I heard that Tom used to hang out with drug dealers and murderers.
- Tom'un eskiden uyuşturucu satıcıları ve katillerle takıldığını duydum.
The peddler carried a big bundle on his back.
- Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.
The shopkeeper urged me to buy it.
- Satıcı onu almam için ısrar etti.
He's a dishonest salesperson.
- Bu, dürüst olmayan bir satıcı.