Tom got stuck in a traffic jam.
- Tom bir trafik sıkışıklığında saplanıp kaldı.
The car was stuck in the mud.
- Araba çamura saplandı.
Sami's stalker is in prison.
- Sami'nin sapığı hapiste.
The last thing Tom needs is another stalker.
- Tom'un ihtiyacı olan son şey başka bir sapık.
Roses have thorns on their stems.
- Güllerin saplarında dikenleri var.
The handle of the pitcher was broken.
- Sürahinin sapı kırıldı.
The handle of this pan is easy to hold.
- Bu tavanın sapını tutmak kolaydır.
I don't want to deviate from the plan.
- Plandan sapmak istemiyorum.
Sami never deviated from that story.
- Sami asla o hikayeden sapmadı.
Nor safe their dwellings were, for sapped by floods, / Their houses fell upon their household gods.
Both assaults carried on by sapping.
Bilge öğretmen özsu hakkında biliyordu.
- The wise teacher knew about the sap.
Reçine ve özsu arasındaki farkın ne olduğunu her zaman merak ediyorum.
- I'm always wondering what the difference is between resin and sap.
Bu son kemoterapi turu gerçekten onun enerjisini çökertti.
- That last round of chemo really sapped his energy.
Bu son kemoterapi turu gerçekten onun enerjisini çökertti.
- That last round of chemo really sapped his energy.