I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
I will give you this book.
- Bu kitabı sana vereceğim.
If I had wings, I would fly to you.
- Kanatlarım olsa, sana uçarım.
This book may well be useful to you.
- Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
I am much obliged to you for your kindness.
- Ben nezaketin için sana çok minnettarım.
Even your faults do not lessen my respect for you, and in friendship this is what counts.
- Senin hataların bile sana olan saygımı azaltmaz ve arkadaşlıkta önemli olan budur.
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
Could you put a period at the end of your sentence, please?
- Sana ait cümlenin sonuna bir nokta ekleyebilir misin, lütfen?
On June 11, 1948, a V-2 Blossom launched into space from White Sands, New Mexico carrying Albert I, a rhesus monkey.
- 11 Haziran 1948 tarihinde, bir al yanaklı maymun, Albert I'i taşıyan bir V-2 Blossom , New Mexico'da White Sands'den uzaya fırlatıldı.
The guy in white kept on looking at you. I think he likes you.
- Beyazlı adam sana bakmaya devam etti. Bence senden hoşlanıyor.
Haven't you heard? said Belinda. Joan's ill! She'd got a high temperature, and she's in bed in the San..