salacak

listen to the pronunciation of salacak
Türkisch - Englisch
bench on which a corpse is washed
sal
raft

The boys built a raft. - Çocuklar bir sal yaptı.

Tom floated downstream on a raft. - Tom bir salla akıntı yönünde batmadan yüzdü.

sal
ferry
sal
emit
sal
timber hitch
sal
mantilla
sal
float

Tom floated downstream on a raft. - Tom bir salla akıntı yönünde batmadan yüzdü.

Tom floated down the river on a raft. - Tom bir sal üzerinde nehirden aşağı süzülüyordu.

sal
prov. coffin
sal
mug

Mary was mugged on her way home. - Mary eve giderken saldırıya uğrayıp soyuldu.

Tom was carrying a lot of cash when he was mugged. - Saldırıya uğradığında Tom birçok nakit taşıyordu.

Türkisch - Türkisch
Hasta, yaralı ya da ölü taşınan ağaç sedye
Üstünde ölü yıkanılan kerevet, teneşir
Teneşir, sedi, peyke
SAL
(Osmanlı Dönemi) f. Sene, yıl
SAL
(Hukuk) Yıl, içinde bulunulan yıl
sal
At arabası üzerine saman taşımak için uzun ağaç kalaslarla kurulan düzenek
sal
Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı: "Dalgaları ufukları örten bir denizde, küçük bir sal parçası üstünde bir boraya mı tutulduk?"- Y. K. Karaosmanoğlu
sal
Tabut
sal
Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı
sal
ırmağın üstünden aktığı büyük yassı taş
sal
Yıl, sene
sal
ince büyük yüzeyli taş
Englisch - Türkisch

Definition von salacak im Englisch Türkisch wörterbuch

SAL
(Askeri) hafif silahlar dolabı (small arms locker)
Sal
{i} kimyasal tuz
Sal
{i} tuz [kim.]
Sal
tuz
salacak
Favoriten