Sami has to calm down.
- Sami sakinleşmek zorunda.
You've got to calm down.
- Sakinleşmek zorundasın.
Mary needs to be tranquilised.
- Mary'nin sakinleşmesi gerek.
Would you like a tranquilizer?
- Bir sakinleştirici ister misiniz?
The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
Many Boston residents oppose the mayor's plan.
- Birçok Boston sakini belediye başkanının planına karşı çıkıyor.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
When I contemplate the sea, I feel calm.
- Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
Tom tried to act cool.
- Tom sakin davranmaya çalıştı.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
- Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
Even a worm will turn.
- En sakin bir insan bile bir noktada sinirlenir.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Calm down, Tom. Take it easy.
- Sakin ol, Tom. Sinirlenme.
Take it easy! Don't be so nervous.
- Sakin ol! O kadar gergin olma!
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
- Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
At night, this street is very peaceful.
- Geceleyin bu sokak çok sakindir.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen sakin kal.
The stadium was quite still.
- Stadyum oldukça sakindi.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.