Tom was hit by a tranquilizer dart.
- Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.
I guess I have some tranquilizers in my bag.
- Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.
Tom asked Mary to be quiet.
- Tom Mary'den sakin olmasını rica etti.
The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
Tom and Mary are longtime residents.
- Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
I was as cool as a cucumber.
- Ben son derece sakindim.
Since Puerto Rico is a US colony, Puerto Rico's head of state is the President of the USA, but inhabitants of Puerto Rico are not allowed to vote in US presidential elections.
- Abd sömürgesi olduğundan beri Porto Riko'nun devlet başkanı Abd devlet başkanıdır ama Porto Riko sakinlerinin Abd devlet başkanlığı seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.
Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
- Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
Even a worm will turn.
- En sakin bir insan bile bir noktada sinirlenir.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Calm down, Tom. Take it easy.
- Sakin ol, Tom. Sinirlenme.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
- Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
- Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
- Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Tom stood perfectly still.
- Tom kusursuzca sakin durdu.
The stadium was quite still.
- Stadyum oldukça sakindi.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.
Sami has to calm down.
- Sami sakinleşmek zorunda.
You've got to calm down.
- Sakinleşmek zorundasın.