sakin, sakin, sakin

listen to the pronunciation of sakin, sakin, sakin
Türkisch - Englisch
dweller, resident, inhabitant
sakin
habitant
sakin
resident

Tom and Mary are longtime residents. - Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.

For the residents of Edo, the first bonito of the year was something that had to be bought, even if it meant borrowing money. - Edo sakinleri için yılın ilk palamudu borç para almak anlamına gelse bile alınması gereken bir şeydi.

sakin
calm

When I contemplate the sea, I feel calm. - Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.

In situations like these, it's best to remain calm. - Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.

sakin
quiet

I would like to live in the quiet country. - Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.

Tom asked Mary to be quiet. - Tom Mary'den sakin olmasını rica etti.

sakin
tranquil

Would you like a tranquilizer? - Bir sakinleştirici ister misiniz?

Mary needs to be tranquilised. - Mary'nin sakinleşmesi gerek.

sakin
cool

I was as cool as a cucumber. - Ben son derece sakindim.

Calm down and be cool. - Sakin ol ve rahat ol.

sakin
even-tempered
sakin
emotionless
sakin bir biçimde
quietly
sakin ol
be cool

He's trying to be cool. - Sakin olmaya çalışıyor.

Calm down and be cool. - Sakin ol ve rahat ol.

sakin olmak
calm down

You have to calm down. - Sakin olmak zorundasın.

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

sakin
composed

Tom tried to stay composed. - Tom sakin kalmaya çalıştı.

sakin
citizen

I am also a citizen of Tokyo. - Ben de bir Tokyo sakiniyim.

I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo. - Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.

sakin
meek
sakin
stilly
sakin
sedentary
sakin
(deyim) as calm as a millpond
sakin
sedated

I was heavily sedated. - Ağır şekilde sakinleşmiştim.

They have him sedated. - Onlar onu sakinleştirdiler.

sakin
leisurely

Sami was enjoying a leisurely life. - Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.

sakin
self-possessed
sakin
balmy
sakin
matter-of-fact
sakin
occupant

The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants. - Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.

sakin
arcadia
sakin
douce
sakin
collected

Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami. - Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.

Tom's cool, calm, and collected, even under pressure. - Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.

sakin
residentiary
sakin
phlegmatical
sakin
equanimity
sakin
imperturbate
sakin
easeful
sakin
restrained
sakin
coolheaded
sakin
unruffled
sakin
(Askeri) clam
sakin
uneventful
sakin
steady
sakin
esay
sakin
philosophical
sakin
soft
sakin
static
sakin
(Meteoroloji) lull
sakin
equable
sakin
untroubled
sakin
inhabiter
sakin
unmoved
sakin
phlegmatic
sakin
denizen
sakin
ataraxic
sakin
statical
sakin
shacker
sakin
canny
sakin
tranquilizing
sakin
unperturbed
sakin
taciturn

Mary's partner is a taciturn person. - Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.

sakin
occupier
sakin
unhurried
sakin kafayla
calmly
sakin kalmak
chill out
sakin meltem
(Askeri) moderate breeze
sakin ol
(Konuşma Dili) go easy
sakin olmak
settle down
sakin olmak
(deyim) keep one's head
yerleşik-sakin
(Meteoroloji) settled
durgun, sakin, hareketsiz
calm, quiet, still
sakin olun lütfen
please stay calm
sakin, kendi hâlinde yaşayan
residents, who live in their own state of
bayan sakin
inhabitress
sakin
peaceable
sakin
calm, tranquil, serene; still
sakin
halcyon
sakin
(a) resident; (an) inhabitant
sakin
local

Local residents are in a state of shock. - Yerel sakinler şok içinde.

She married a local boy. - O, yöre sakini bir çocukla evlendi.

sakin
laidback
sakin
(someone) who resides in or inhabits (a place)
sakin
philosophic
sakin
nerveless
sakin
tenant
sakin
Pacific
sakin
hushed
sakin
cold

He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness. - O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.

sakin
airless
sakin
even tempered
sakin
peaceful

The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm. - Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.

At night, this street is very peaceful. - Geceleyin bu sokak çok sakindir.

sakin
dispassionate
sakin
noiseless
sakin
imperturbable
sakin
smooth

The sea looks calm and smooth. - Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.

sakin
indweller
sakin
domicilled
sakin
even

It was a calm winter evening. - Sakin bir kış akşamıydı.

Tom's cool, calm, and collected, even under pressure. - Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.

sakin
equal
sakin
dweller

For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world. - Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.

sakin
calm, cool, placid, self-possessed, serene, imperturbate; quiet, taciturn; tranquil, peaceful, esay; inhabitant, dweller, resident, occupier, occupant sekene
sakin
inmate
sakin
comfortable

He observed this calmly, from a comfortable distance. - Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.

sakin
in repose
sakin
inhabitant

The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water. - Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.

The inhabitants of the island are friendly. - Adanın sakinleri cana yakındır.

sakin
composedly
sakin
still

The stadium was quite still. - Stadyum oldukça sakindi.

Tom stood perfectly still. - Tom kusursuzca sakin durdu.

sakin bir biçimde
sedately
sakin bir şekilde
impassively
sakin bir şekilde
matter-of-factly
sakin bir şekilde
unperturbedly
sakin deniz
hyaline
sakin duramama
(Tıp) jactitation
sakin durmama
jactitation
sakin ol
keep still
sakin ol
keep your hair on
sakin ol
keep cool

Tom is trying to keep cool. - Tom sakin olmaya çalışıyor.

sakin ol
cool it
sakin ol
steady on
sakin olmak
keep cool
sakin olmak
keep one's temper
sakin olmak
keep still
sakin olmak
to calm down

You have to calm down. - Sakin olmak zorundasın.

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

sakin olun
cool it
sakin olun her şey yoluna girecek
Calm down everything will be OK
sakin olunuz
please calm down
sakin olurmusunuz
please calm down
sakin sakin
leisurely
sakin su yüzeyi
(Askeri) still-water level
sakin ve aklı başında
calm and collected
sessiz sakin
restful
sessiz sakin
idyllic
Türkisch - Türkisch

Definition von sakin, sakin, sakin im Türkisch Türkisch wörterbuch

sakin
Hareket etmeyen, kımıldamayan, durgun, dingin
SAKİN
(Osmanlı Dönemi) Hareketsiz, kendi hâlinde. Bir yerde oturan. Kararlı
SAKİN
(Osmanlı Dönemi) Gr: Harekesi olmayıp cezimli (sakin okunan) harf
sakin
Durgun, hareket etmeyen, kımıldamayan, dingin
sakin
Sessiz
sakin
Bir yerde oturan: "Sakinleri Müslümanlardan ibaret olan semtte, bakkal dükkânı, günün her saatinde dolup boşalır."- S. Ayverdi
sakin
Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş: "Sesi dinlediği müddetçe sakin ve uslu duruyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu
sakin
Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen
sakin
Sessiz: "Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam."- S. F. Abasıyanık
sakin
Bir yerde oturanlar, sakinler
sakin
Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş
sakin
Bir yerde oturan, sekene
sakin
Hindu'ların çok korktuğu dişi şeytanlara verilen ad
sakin olmak
Bir yerde yerleşmek, oturmak
sakin olmak
Sakin duruma gelmek
sakin sakin
Heyecan, telâş, kızgınlık göstermeyen
sakin sakin
uslu
sakin sakin
Durgun, dingin olarak
sâkin
(Osmanlı Dönemi) bir yerde oturan
sakin, sakin, sakin
Favoriten