sakat

listen to the pronunciation of sakat
Türkisch - Englisch
cripple

He was crippled by the accident. - O, kaza tarafından sakatlandı.

I didn't make you a cripple. - Seni bir sakat yapmadım.

disabled
crippled

Tom was crippled by the accident. - Tom kaza tarafından sakatlandı.

He was crippled by the accident. - O, kaza tarafından sakatlandı.

Handicapped person
handicapped
(Argo) gimpy
shaky
malformation
risky
insecure
hamstrung
maimer
untrustworthy
shifty
wobbly
(Tıp) unsound
funny
infirm
unsound, (plan, project, job) which has a serious drawback or drawbacks
crock
disabled, crippled, handicapped, lame, game; risky, insecure; untrustworthy, shifty; wobbly, shaky; invalid, cripple
unsound, broken (piece of furniture)
wonky
invalid
ungrammatical, faultily constructed (phrase, sentence)
defective
lame duck
(physically) disabled (person); handicapped (person); (someone) who has a defect in (a part of his body): Adam gözlerinden sakat. The man has defective vision
lame
incapable of working
gammy
unsound, defective, deformed, crippled, maimed, or mutilated (part of a human body)
malformed
game

One of the players was hurt during the game. - Oyunculardan biri oyun sırasında sakatlandı.

unwholesome
knacker
maimed

Sami killed, maimed, and raped women. - Sami kadınları öldürdü, sakatladı ve onlara tecavüz etti.

The cat maimed three squirrels. - Kedi üç sincabı sakatladı.

hamstringed
flaw
sakat (bacak)
gammy
sakat etmek
cripple
sakat etmek
disable
sakat(lamak)
cripple
sakat bırakmak
to disabling
sakat etmek
to disable
sakat kişi
(Tıp) disabled individual
sakat tip
duck
engelli (sakat)
handicapped
sakatlar
disabled
sakatlar
the halt
sakatlar
invalids
sakatlar
disabling
çolak. kolu sakat olan
with one. Disable the arm
kafadan sakat
(Konuşma Dili) cracked, nutty, touched in the head
kafadan sakat
crack-brained, bonkers
kesip sakat bırakmak
mutilate
nisbi butlanla sakat
voidable
sakatlar
halt
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Yanlışlık yazıda veya sözde
(Osmanlı Dönemi) Bir tarafı bozuk, eksik veya asla bir işe yaramaz olan
Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan (canlı): "Ben gördüğünüz gibi bir sakat askerim, malul."- Y. K. Karaosmanoğlu
Bozuk veya eksik (şey)
Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan (canlı)
Kabuk bağlamış yara
engelli
Englisch - Türkisch

Definition von sakat im Englisch Türkisch wörterbuch

sakat insan
cripplehandicapdisabled
sakat
Favoriten