sahtekârlık

listen to the pronunciation of sahtekârlık
Türkisch - Englisch
fraud

Academic fraud is more common than you think. - Akademik sahtekarlık düşündüğünüzden daha yaygındır.

Tom is guilty of fraud. - Tom sahtekârlıktan suçlu.

counterfeiting
(Hukuk) fraud, swindling
false pretenses
forgery, fraud, counterfeiting
fraudulency
forgery

The experts decided the document was a forgery. - Uzmanlar belgenin bir sahtekarlık olduğuna karar verdiler.

dishonesty

He charged me with dishonesty. - Beni sahtekarlıkla suçladı.

forgery, falsification; imposture
take in
fraudulence
deceitfulness
(Kanun) circumvention
confidence game
grift
false pretences
humbug
flim flam
confidence trick
imposture
sahtekâr
{i} crook

Sami was a crooked cop. - Sami sahtekar bir polisti.

sahtekar
imposter

How do I know you're not an imposter? - Senin bir sahtekar olmadığını nereden bileyim?

sahtekâr
{i} fraud

Academic fraud is more common than you think. - Akademik sahtekarlık düşündüğünüzden daha yaygındır.

There are a lot of frauds on the world. - Dünyada bir sürü sahtekar insan var.

sahtekar
Impostor

You must unmask the impostors. - Sahtekarların maskesini düşürmelisin.

You must expose the impostors. - Sen sahtekarları ortaya çıkarmalısın.

sahtekar
scammer
sahtekâr
counterfeiter
sahtekâr
{i} phony

Tom is a total phony. - Tom tam bir sahtekar.

sahtekar
praetorian
sahtekar
falsifier
sahtekar
double-tongued
sahtekar
racketeer
sahtekar
makebelieve
sahtekar
make-believe
sahtekar
shady
sahtekar
(Kanun) knavish
sahtekar
snider
sahtekar
tricker
sahtekar
humbug
sahtekar
double-dealer
sahtekâr
double tongued
sahtekar
trickster
sahtekar
wily
sahtekâr
phoney
sahtekâr
dishonest

He charged me with dishonesty. - Beni sahtekarlıkla suçladı.

John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery. - John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.

sahtekâr
fake
sahtekâr
two-faced
sahtekâr
falsifier
hilekârlık. sahtekârlık. hile
scam. fraud. cheating
sahtekar
twofaced
sahtekâr
fraudulent
sahtekâr
shammer
sahtekâr
sham
sahtekâr
make believe
sahtekâr
forger, falsifier, faker; impostor
sahtekâr
fabricator
sahtekâr
faker
sahtekâr
crooked

Sami was a crooked cop. - Sami sahtekar bir polisti.

sahtekâr
impostor

You must expose the impostors. - Sen sahtekarları ortaya çıkarmalısın.

You must unmask the impostors. - Sahtekarların maskesini düşürmelisin.

sahtekâr
fakir
sahtekâr
forger, counterfeiter, imposter, sham, falsifier, faker
sahtekâr
forger

The experts decided the document was a forgery. - Uzmanlar belgenin bir sahtekarlık olduğuna karar verdiler.

sahtekâr
(someone) who engages in forgery or falsification/who practices imposture
sahtekâr
makebelieve
sahtekâr
{i} humbug
Türkisch - Türkisch
Sahtekâr olma durumu veya sahtekârın yaptığı iş, düzmecilik
Sahtekâr olma durumu
kalaycılık
SAHTEKÂR
(Osmanlı Dönemi) f. Sahte iş yapan, hilekâr. Kalpazan
sahtekar
Sahte işler yapan, düzmeci, sahteci: "Behiç yalancı, sahtekâr, hodbin ve nankördü, fakat sevimliydi."- P. Safa
sahtekar
Sahte işler yapan, düzmeci, sahteci
sahtekâr
(Osmanlı Dönemi) sahte iş yapan, hilekâr, kalpazan
sahtekârlık
Favoriten