sahipsiz

listen to the pronunciation of sahipsiz
Türkisch - Englisch
{s} unattended

Dan didn't want to leave his business unattended. - Dan işini sahipsiz bırakmak istemedi.

derelict
(someone) who lacks a protector, patron, or guardian
ownerless; unclaimed; (something) which has no owner; (something) which is unclaimed
ownerless
ownerless, unowned; unprotected, abandoned, derelict
lordless
unclaimed

All unclaimed property will be disposed of at midday tomorrow. - Bütün sahipsiz mal yarın gün ortasında atılacak.

unowned
unappropriated
vacant
forlorn
disembodied
unprotected
masterless
sahip
possessor
sahip
owner

Cats show emotional habits parallel to those of their owners. - Kediler sahiplerininkine paralel duygusal alışkanlıklar gösterir.

The owners appointed him manager. - Sahipler, onu yönetici olarak atadılar.

sahipsiz ülke
(Politika, Siyaset) no man's land
sahipsiz araçların tutulduğu yer
pound
sahipsiz buzağı
maverick
sahipsiz diye kapatılan hayvanları çıkarma ücreti
poundage
sahipsiz hayvan
stray animal; animal which has no owner
sahipsiz hayvan
waif
sahipsiz hayvanların tutulduğu yer
pound
sahipsiz mal
derelict
sahipsiz mal
waif
sahipsiz mal
unclaimed good
sahipsiz toprak
no man's land
sahipsiz çocuk
abandoned child
sahipsiz ülke
(Hukuk) no man's land, terra nullius
sahip
(Bilgisayar) author
sahip
(Kanun) beneficiary
sahip
gerent
sahip
keeper
sahip
patron
sahip
protector
sahip
possess
sahip
master

He has a master's degree in mathematics. - O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

sahip
have of
sahip
of have
sahip
owner, possessor; proprietor; proprietress; master; mistress
sahip
someone who has produced or created (something): Bu eserin sahibi kim? Who's the author of this (literary) work?
sahip
(someone) who pos sesses (a certain quality): zevk sahibi bir hanım a lady who has good taste
sahip
protector, patron; guardian
sahip
holder

Most of the women credit card holders are judicious in using their cards. - Kadın kredi kartı sahiplerinin çoğu, kartlarını akıllıca kullanır.

sahip
proprietor
sahip
owner, possessor, holder, master; patron, protector
sahip
lord
sahip
endowed with
sahip
freeholder
sahip
proprietress
yüzen sahipsiz eşya
flotsam
yüzen sahipsiz eşya
flotage
yüzen sahipsiz eşya
Flotsam and Jetsam
Türkisch - Türkisch
Kimsenin malı olmayan, iyesiz
Koruyucusu, gözeteni bulunmayan, kimsenin sahip çıkmadığı
Kimsenin malı olmayan, iyesiz: "Bu evin saadetinden, diğer mesut aile ocaklarına sahipsiz, manevi bir selam götürüyordu."- Ö. Seyfettin
Sahip
EHiL
Sahip
(Hukuk) HAİZ
sahip
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik: "Ev sahibinin yanına gidileceğini tavrıyla belli ediyordu."- R. H. Karay
sahip
Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil
sahip
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik
sahip
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse: "Düğün sahipleri gibi adımbaşında bahşiş dağıttığım için hizmetçiler de yüksünmüyorlardı."- R. N. Güntekin
sahip
Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse
sahip
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse
sahipsiz
Favoriten