In the 1950's, the Finns were cited as having one of the least healthy diets in the world.
- 1950'lerde, Finler dünyadaki en az sağlıklı diyetlerden birine sahip olarak belirtildiler.
When a word is borrowed from another language, it frequently begins by having the same meaning; but with continued use in both languages, the now separate words may accrete disparate connotations.
- Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir.
I wish I could get back the tone and nimbleness I once had.
- Keşke bir zamanlar sahip olduğum tonu ve atikliği geri alabilsem.
I've never had such a large sum of money.
- Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.
It must be nice to have friends in high places.
- Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
It is believed that whales have their own language.
- Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır.
Dignity doesn't cost anything, but I'm the only one who truly possesses it!
- Haysiyet hiç bir ücrete tabi değildir ama buna gerçekten sahip olan tek kişi benim!
Happiness isn't merely having many possessions.
- Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
I like having plenty to do.
- Yapacak çok şeye sahip olmayı severim.
It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you.
- O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.