sahip olan

listen to the pronunciation of sahip olan
Türkisch - Englisch
possessive
owning
blessed with
having
havıng
sahip ol
had

I've never had such a large sum of money. - Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.

He is the only son that we have ever had. - O, şimdiye kadar sahip olduğumuz tek erkek evlat.

sekiz parçaya sahip olan
eightfold
sahip ol
got possession of
sahip ol
have

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

With Windows, you have to have extensions or it won't read your files. - Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.

sahip ol
possess

Happiness isn't merely having many possessions. - Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.

Honor is the most precious thing we possess. - Onur sahip olduğumuz en değerli şey.

sahip ol
get possession of
sahip ol
{f} having

It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you. - O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.

I like having plenty to do. - Yapacak çok şeye sahip olmayı severim.

sahip ol
has
sahip ol
{f} possessed
aynı en son varış gününe (LAD) sahip olan kuvvetlerin intikal önceliği; öncelik;
(Askeri) movement priority for forces having the same latest arrival date (LAD); priority; progressive routing indicator
ağacın karekteristik yapısına sahip olan
dendriform
tercih hakkına sahip olan
(Ticaret) preferential
yedi değere sahip olan
heptavalent
sahip olan
Favoriten