Tom ate plain and simple food.
- Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
He gives plain, simple explanations.
- Sade, basit açıklamalar yapar.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
Explain it in plain words.
- Onu sade bir dille açıklayın.
Only a few people understood me.
- Sadece birkaç kişi beni anladı.
Walking from the station to the house takes only five minutes.
- İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
Everything he told us was pure fabrication.
- Onun bize anlattığı her şey sadece uydurmaydı.
This trip is purely for pleasure.
- Bu yolculuk sadece zevk içindir.
This house of ours has just been redecorated, and we haven't lived here for sixth months.
- Bizim bu evimiz sadece yeniden dekore edildi ve altı aylığına burada yaşamadık.
Jazz isn't dead, it just smells funny.
- Caz ölmedi, sadece komik kokuyor.
If you make a mistake, just cross it out neatly.
- Eğer bir hata yaparsanız, sadece düzgün bir şekilde çiziniz.
Tom is just being modest.
- Tom sadece mütevazi oluyor.
Maybe Tom is just being modest.
- Belki de Tom sadece mütevazi davranıyor.
Norwegian reggae is very cool. Simply excellent.
- Norveç Reggae'si çok harika. Sadece mükemmel.
We just don't think it's cool.
- Biz sadece serin olduğunu düşünmüyoruz.
I'm not naive, I'm just an optimist.
- Ben saf değilim, sadece iyimserim.
It was just absolutely unbelievable.
- O sadece kesinlikle inanılmazdı.
It is exactly the same thing, just absolutely different.
- Bu tam olarak aynı şey, sadece tamamen farklı.
I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün sadece ellerimle büyük bir balık yakaladım.
Tom just barely passed the test.
- Tom testi sadece zar zor geçti.
I just got over a severe illness.
- Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
My wife and I would just like to go home quietly.
- Karım ve ben sadece sessizce eve gitmek istiyoruz.
Tom just wanted some peace and quiet.
- Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.
He drinks his coffee black every time.
- O, her zaman kahvesini sade içer.
Tom only wears black clothes.
- Tom sadece siyah elbiseler giyer.
No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
- Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
I'm not a real fish, I'm just a mere plushy.
- Ben gerçek bir balık değilim, ben sadece tamamen bir peluşum.
The mere thought of a snake makes me shiver.
- Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
She was merely stating a fact.
- O sadece bir gerçeği ifade ediyordu.
Don't look down on him merely because he is poor.
- Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma.