He had dark brown hair.
- Koyu kahverengi saçları vardı.
I like the short hairstyle.
- Kısa saç stilini severim.
saçımı sarıya boyatacağım.
It's high time you had a haircut.
- Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
I want to get a haircut before I go on the trip.
- Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
I saw a bottle of black hair dye in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında bir şişe siyah saç boyası gördüm.
When it started raining, Mary's hair dye ran down her forehead.
- Yağmur yağmaya başladığında, Mary'nin saç boyası alnına aktı.
I borrowed Tom's hairbrush.
- Tom'un saç fırçasını ödünç aldım.
She bought a hairbrush and a toothbrush.
- O bir saç fırçası ve bir diş fırçası aldı.
Tom said he liked Mary's new hairstyle.
- Tom, Mary'nin yeni saç modelini sevdiğini söyledi.
With a different hairstyle, you'd look ten years younger.
- Farklı bir saç modeli ile, on yıl daha genç görüneceksin.
I really need to get a haircut.
- Gerçekten bir saç traşı olmam gerekiyor.
Tom has a receding hairline.
- Tom'un basık saç çizgisi var.
Tom's hairline is receding.
- Tom'un saç çizgisi basıktır.