The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
- Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
Tom told Mary that he thought a hippopotamus could run at a speed of about 30 kilometers per hour.
- Tom Mary'ye su aygırlarının saatte yaklaşık 30 kilometrelik bir hızla koşabileceğini düşündüğünü söyledi.
I've been waiting for hours.
- Saatlerdir bekliyorum.
I'll have to study ten hours tomorrow.
- Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.
The alarm clock wakes me at seven.
- Çalar saat beni 7:00 de uyandırır.
She gave him a clock.
- O, ona bir saat verdi.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.
My watch is ten minutes late.
- Saatim on dakika ileri.
We are to meet together at 9 o'clock tomorrow night.
- Yarın gece saat dokuzda birlikte buluşacağız.
I usually get up at eight o'clock.
- Genellikle saat sekizde kalkarım.
It took me about two and a half hours to dig a hole one meter in diameter and two meters in depth.
- Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.
It took me several hours to write it.
- Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
I'll have to study ten hours tomorrow.
- Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.
Did the timer go off?
- Saat çalmaya başladı mı?
There are many different kinds of clocks, including wristwatches, wall clocks, digital watches, gold watches, cuckoo clocks, quartz watches, stopwatches, timer and tower clocks.
- Kol saatleri, duvar saatleri, dijital saatler, altın saatler, guguklu saatler, kuvars saatler, kronometreler, zamanlayıcı ve kule saatleri de dahil olmak üzere saatlerin birçok farklı türleri vardır.