The firm provides its workers with their uniforms, but they are expected to have them regularly cleaned.
- Firma, işçilerine üniformalarını sağlıyor ama onların düzenli olarak temizlenmesini bekliyor.
Her large income enables her to go to Paris every year.
- Onun büyük geliri onun her yıl Paris'e gitmesini sağlıyor.
The new contract enables us to demand whatever we want.
- Yeni sözleşme, istediğimiz her şeyi talep etmemizi sağlıyor.
She provided the traveler with food and clothing.
- O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
- İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
Can you supply me with all I need?
- Bütün ihtiyaç duyduklarımı bana sağlayabilir misin?
Can you supply me with everything I need?
- İhtiyacım olan her şeyi bana sağlayabilir misin?
Young as he is, he has a large family to provide for.
- O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.
He has a large family to provide for.
- Geçimini sağlaması gereken büyük bir ailesi var.
She provided for her old age.
- Onun yaşlılığında geçimini sağladı.
We provided them with money and clothes.
- Biz onlara para ve giysi sağladık.
The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
Japanese companies generally provide their employees with uniforms.
- Japon şirketleri genellikle çalışanlarına üniforma sağlar.
They were accused of supplying arms to terrorists.
- Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
The river supplies cities and villages with water.
- Nehir şehirlere ve köylere su sağlar.
This school supplies textbooks to its students.
- Bu okul kendi öğrencilerine ders kitabı sağlamaktadır.
This bird's large wings enable it to fly very fast.
- Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
The coffee enabled me to stay awake during the dull concert.
- Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.