He had dark brown hair.
- Koyu kahverengi saçları vardı.
It's high time you had a haircut.
- Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
Tom's hair is disheveled.
- Tom'un saçı darmadağınık.
It's almost as absurd as building a nuclear reactor inside a castle.
- Bu neredeyse bir kale içine nükleer reaktör inşa etmek kadar saçma.
Where did you scatter them?
- Onları nereye saçtın?
The farmer scattered the wheat seeds in the field.
- Çiftçi buğday tohumlarını tarlada saçtı.