saâdet

listen to the pronunciation of saâdet
Türkisch - Englisch
felicity
(isim) Happiness

The poor man didn't live long enough to see his son's happiness. - Zavallı adam oğlunun saadetini görecek kadar yaşamadı.

Didn't I have a right to seek the happiness I longed for? - Hasret kaldığım saadeti aramak hakkım değil miydi?

happiness, bliss
(Hukuk) well-being
bliss
prosperity
(Politika, Siyaset) welfare
felicitous
wellbeing
elate
weal
eudemonia
saadet zinciri
chain of happiness
saadet-i lâyezalî
happiness-i lâyezalî
saadet asrı
the lifetime of the Prophet Muhammad
saadet içinde
in the seventh heaven
asrı saadet
century of happiness
hırkai Saadet the cloak of Muhammad
(kept in Topkapı Palace). H
hırkai Saadet. 2. a cloak given
by the Prophet Muhammad to Veysel Karani (kept in the Hırkai Şerif Mosque in Istanbul)
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Mes'ud oluş. Talihi iyi olmak. Mutluluk. Said olmak. Allah'ın rızasına ermiş olmak. Her istediğine kavuşmuş olmak
Mutluluk, ongunluk, mut, kut
Mutluluk, ongunluk, mut, kut: "... gecenin içinde onun parıldayan ela gözlerini görmek öyle bir saadetti ki..."- R. N. Güntekin
saadet-i lâyezalî
Hiç bitmeyen saadet
saadet asrı
Asrısaadet
saadet zinciri
Bir dizi mutluluk
Asrı Saadet
(Osmanlı Dönemi) mutluluk çağı, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) peygamber olarak dünyada bulunduğu devir
saâdet
Favoriten