sırtlık

listen to the pronunciation of sırtlık
Türkisch - Englisch
packboard
sırt
back

I have a bad pain in my back. - Sırtımda kötü bir ağrım var.

Japanese women carry their babies on their backs. - Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

sırt
{i} ridge

It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge. - Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.

sırt
(İnşaat) hip
sırt
edge
sırt
hillside
sırt
backing
sırt
(Tıp) dorsum
sırt
(Otomotiv) tread

When a tire loses its tread, it's time to buy a new one. - Bir lastik sırtını kaybederse, yeni bir tane alma zamanıdır.

sırt
dorsal
Sırt
retreaded
sırt
back, dorsal side (of a person or animal)
sırt
ridge, upper part (of a hill or mountain)
sırt
back; ridge; dorsal
sırt
dors
sırt
spine (of a book)
sırt
saddle

Before getting on a horse, you usually put a saddle on its back. - Bir ata binmeden önce, genellikle onun sırtına bir eyer koyarsın.

sırt
blunt side (of a cutting implement)
sırt
dorso
sırt
(dağ) shoulder
sırt
arete
Türkisch - Türkisch
Sırt dayayacak yer
Sırt dayayacak yeri olan
sırt
eğin
sırt
Üst, arka
sırt
insanın üstü
sırt
Giyilen elbise
sırt
Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
sırt
insanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı
sırt
Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm: "Arabacı katırın sırtına binmiş."- F. R. Atay. İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm
sırt
Dağların veya tepelerin üst bölümü: "Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi."- O. V. Kanık. İnsanın üstü: "Ona ikinci rastlayışımda sırtında bir pardösü vardı."- H. Taner
sırt
Elbise, giyecek
sırt
Kesici araçların kesmeyen kenarı
sırt
İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm
sırt
Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm
sırt
Dağların veya tepelerin üst bölümü
sırt
Bir şeyin üstü, üst bölümü
sırtlık
Favoriten