sıralarda

listen to the pronunciation of sıralarda
Türkisch - Englisch
about

At about this time, Lucius Cornelius Sulla, after becoming the dictator of Rome, thought that Caesar was a political threat to his rule. - Bu sıralarda, Lucius Cornelius Sulla, Roma diktatörü olduktan sonra, Sezar'ın onun egemenliği için siyasi bir tehdit olduğunu düşündü.

On all sides; around

Why, then, I see, ‘tis time to look about, / When every boy Alphonsus dares control.

On the point or verge of; going; in act of

And when Paul was now about to open his mouth, Gallio said unto the Jews, If it were a matter of wrong or wicked lewdness, O ye Jews, reason would that I should bear with you:.

about In addition to the uses shown below, about is used after some verbs, nouns, and adjectives to introduce extra information. About is also often used after verbs of movement, such as `walk' and `drive', and in phrasal verbs such as `mess about' and `set about', especially in British English
The Ministry of Rum Rum 101 Favorite Rums FAQ Glossary What's New Privacy Statement
(about, about html) • serraolaser - About serraolaser General Informations on serraolaser site [0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15]
Products Apply Glossary
To a reserved position; half round; in the opposite direction; on the opposite tack; as, to face about; to turn one's self about
In circuit; circularly; by a circuitous way; around the outside; as, a mile about, and a third of a mile across
Concerning; with regard to; on account of; touching
About is used in front of a number to show that the number is not exact. In my local health centre there's about forty parking spaces The rate of inflation is running at about 2.7 percent. = approximately, around precisely
When you say that there is a particular quality about someone or something, you mean that they have this quality. I think there's something a little peculiar about the results of your test
adj [approximately/more or less] lebih kurang (lebih) 2 prep [concerning] tentang
Announcements Feedback
Class: ~ Details: This term is a hold over from the days of sail It means that the vessel has filled her sails on a new tack
If someone or something is about, they are present or available. There's lots of money about these days for schemes like this
Soil, Soil Mixtures, pH and Mulch
You use about to introduce who or what something relates to or concerns. She came in for a coffee, and told me about her friend Shona She knew a lot about food He never complains about his wife
as, about as cold; about as high; also of quantity, number, time
In the immediate neighborhood of; in contiguity or proximity to; near, as to place; by or on (ones person)
sıra
{i} alignment
sıra
array
sıra
sequence

Auto-destruct sequence initiated. - Otomatik imha sırası başlar.

A convergent sequence is bounded. - Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.

sıra
{i} queue

We queued up to get tickets for the concert. - Biz konsere bilet almak için sıraya girdik.

We queued up for the bus. - Biz otobüs için sıraya girdik.

sıra
{i} bench

There is a bench in front of the train station. - Tren istasyonunu önünde bir sıra var.

The boy sitting on the bench is Tom. - Sırada oturan oğlan Tom'dur.

sıra
rank

His rank isn't high enough for that position. - Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.

He ranked fourth on a total of 56 runners. - O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.

sıra
place

Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki. - Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.

Our friend finished the race in second place. - Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.

sıra
row

Tom and Mary usually like to sit in the front row. - Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.

Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert. - Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.

sıra
order

Tom couldn't put his thoughts in order. - Tom düşüncelerini sıraya koyamadı.

Tickets will be allotted in order of application. - Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.

sıra
line

You must stand in a line to buy the ticket. - Bilet almak için sırada durmalısınız.

Line up and walk to the door in order. - Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

sıra
turn

They sang on the stage in turn. - Onlar sahnede sırayla şarkı söylediler.

Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines. - Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.

sıra
{i} range

Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines. - İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.

sıra
desk

There is one apple on the desk. - Sıranın üzerinde bir elma var.

Mary is sitting at the desk. - Mary sırada oturuyor.

sıra
lineup
sıra
queue, line, file; order, sequence; turn; (oyunda) go; regularity; right time, occasion; desk, bench
sıra
(okul) desk
sıra
{i} form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

sıra
right time
sıra
inning

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
amplitude
sıra
bout
sıra
arrange

Poetry consists of the best words arranged in the best order. - Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.

sıra
(Askeri) frequency

The recent frequency of earthquakes makes us nervous. - Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.

sıra
pew

Tom usually sits in the back pew. - Tom genellikle arka sırada oturur.

sıra
raw

Is it safe to eat raw fish during pregnancy? - Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?

sıra
locate

During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland. - 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.

sıra
regularity
sıra
go
sıra
innings

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
fit
sıra
(Biyoloji) batch
sıra
tier
sıra
series
sıra
occasion

I have occasional pains in the stomach. - Midemde ara sıra olan ağrılar var.

Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society. - Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.

sıra
succession
sıra
string
sıra
catena
sıra
band
sıra
{i} slot
bu sıralarda
In this series
sıra
ordinal

Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers. - Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.

sıra
occurrences
Sıra
(Askeri) column
sıra
train

They discovered a very talented player during summer training. - Onlar yaz eğitimi sırasında çok yetenekli bir oyuncu keşfettiler.

There is a bench in front of the train station. - Tren istasyonunu önünde bir sıra var.

sıra
linage
sıra
settle
sıra
file

The children went upstairs in single file. - Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.

She sorted the files in alphabetical order. - O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.

sıra
the right time to ...: Şimdi denize girmenin tam sırası. Now's just the right time for a dip in the sea. Şimdi sırası değil. This isn't the right time
sıra
desk (in a school classroom)
sıra
point, moment, time: O sırada öğretmen geldi. At that point the teacher came in. Çiçekleri suladığım sırada telefon çaldı. The telephone rang while I was watering the flowers
sıra
of all shapes and sizes: sıra portakalı oranges of all shapes and sizes
sıra
arrangement
sıra
bank , sequence
sıra
progression
sıra
spell

Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name. - Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.

sıra
row; line; queue; file
sıra
turn: Sıra sende. It's your turn
sıra
(things) placed in a row: sıra ağaçlar trees planted in a row
sıra
order, sequence
sıra
bank

I got to the bank and luckily didn't have to get in line. - Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.

The bank collapsed during the recession. - Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.

sıra
thread
sıra
cue
Türkisch - Türkisch

Definition von sıralarda im Türkisch Türkisch wörterbuch

sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi: "Şehir esnafı şekercisinden tutun da, berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar."- S. F. Abasıyanık
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman: "Bu sırada, elinde paketiyle gelen Mustafa Efendi yaklaştı."- M. Ş. Esendal. Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer: "Oturacak yerler tahta sıralardan olur."- S. Birsel
sıra
Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer
sıra
Bu biçimdeki topluluğun durumu
sıra
Sıra durumunda olan, sıra oluşturan
sıra
Düzen
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
sıra
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
sıra
Sıra kelimesi ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kurar ve ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde, anlamlarında kullanılır
sıra
Dershane, meclis gibi yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılmış olan mobilya
Englisch - Türkisch

Definition von sıralarda im Englisch Türkisch wörterbuch

sıra
nokta üst üste punctuation colon
sıralarda
Favoriten