Layla suffered from borderline personality disorder.
- Leyla, sınırdaki kişilik bozukluğundan muzdaripti.
I would rather hire a talented layman than a university graduate with borderline qualifications.
She lives on the borderline between reality and madness.
Your borderline remarks about my aunt's dress destroyed my evening.
In the 1880's, this was a harsh frontier town.
- 1880'lerde burası haşin bir sınır kasabasıydı.
Many families went west to make a new life on the frontier.
- Çok sayıda aile sınırda yeni bir hayat kurmak için batıya gitti.
The Rhine is the boundary between France and Germany.
- Ren, Fransa ve Almanya arasındaki sınırdır.
This river forms the boundary between the two prefectures.
- Bu nehir, iki il arasındaki sınırı oluşturur.
Tom crossed the border into France.
- Tom Fransa'ya giden sınırı geçti.
Border fights were common.
- Sınır kavgaları yaygındı.
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
We have limited resources.
- Sınırlı kaynaklarımız var.
She knows her limitations.
- O, kendi sınırlarını bilir.
I know my limitations.
- Sınırlarımı biliyorum.
Such matters are beyond the bounds of human knowledge.
- Bu tip konular insanın bilgi sınırlarının ardındadır.
This limited express is bound for Sendai.
- Bu sınırlı ekspres Sendai'ye gider.
There is no limit to human progress.
- İnsanlığın ilerlemesi için sınır yoktur.
There is no limit to human desire.
- İnsan arzusunda hiçbir sınır yoktur.
The political party crossed the margin of five percent in the first polls.
- Siyasi parti ilk anketlerde yüzde beş sınırını geçti.
Layla suffered from borderline personality disorder.
- Leyla, sınırdaki kişilik bozukluğundan muzdaripti.
Tom has a deadline to meet.
- Tom'un buluşmak için zaman sınırı var.
Soccer is not necessarily confined to men.
- Futbol zorunlu olarak erkeklerle sınırlı değildir.
Your boundaries don't confine me.
- Sizin sınırlar beni tutmaz.
I'm sorry, I didn't mean to overstep my bounds.
- Üzgünüm, sınırımı aşmak istemedim.
Stupidity knows no bounds.
- Aptallık hiçbir sınır tanımaz.