Definition von sınıf im Türkisch Englisch wörterbuch
- class
This class consists of 15 boys and 28 girls.
- Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşma.
- classroom
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
- Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşma.
- grade
She was in the eighth grade.
- O sekizinci sınıftaydı.
What grade is your sister in?
- Kız kardeşin hangi sınıfta?
- sort
He finished sorting the papers.
- O, evrakları sınıflandırmayı bitirdi.
How will you sort the animals?
- Sen hayvanları nasıl sınıflandıracaksın?
- sphere
- order
They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
- Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
Today, our teacher told us that those who smoke will never grow up. In order to prove it, she shot a seventh-grader named Petya.
- Bugün, öğretmenimiz bize sigara içenlerin asla büyümeyeceğini söyledi. Bunu kanıtlamak için, Petya adında bir yedinci sınıf öğrencisini vurdu.
- (Politika, Siyaset) classification
Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
- Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
Classification is not my specialty.
- Sınıflandırma benim uzmanlığım değil.
- classified
In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest.
- Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.
Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
- Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- caste
- (Denizbilim) classis
- (İstatistik) group
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
- range
- (Biyoloji) tribe
- circle
- denomination
- class; classroom; grade; form
- (Zooloji) , (Botanik) class
- estate
- category
- form
Form is temporary, class is permanent.
- Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.
Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
- On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.
- rank
- States
- schoolroom
- genus
- branch
- race
- class; category
- rate
On a scale of 1 to 10, please rate your proficiency in the following languages.
- 10 a 1 ölçeğinde, lütfen aşağıdaki dillerdeki yeterliliğini sınıflandır.
- (Askeriye) corps: İstihkâm Sınıfı Corps of Engineers
- taxon
- run
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşmayın.
Who can run fastest in your class?
- Senin sınıfında en hızlı kim koşabilir?
- remove
- sınıf arkadaşı
- classmate
She married her classmate.
- O, sınıf arkadaşı ile evlendi.
Did you recognize your old classmate?
- Eski sınıf arkadaşını tanıdın mı?
- sınıf mevcudu
- class size
- sınıf adları
- (Bilgisayar) class names
- sınıf adı
- (Bilgisayar) class name
- sınıf arkadaşı
- schoolmate
- sınıf arkadaşı
- schoolfellow
- sınıf atlamak
- advance
- sınıf başkanı
- class president
- sınıf başkanı
- class prefect
- sınıf bilgisi
- (Bilgisayar) class info
- sınıf ekle
- (Bilgisayar) add class
- sınıf geçmek
- pass
- sınıf kimliği
- (Bilgisayar) class id
- sınıf no
- (Bilgisayar) class id
- sınıf okulu
- (Askeri) service school
- sınıf oluştur
- (Bilgisayar) create class
- sınıf ortamı
- classroom environment
- sınıf sil
- (Bilgisayar) delete class
- sınıf türü
- (Bilgisayar) class type
- sınıf yapısı
- class structure
- sınıf yönetimi
- classroom management
- sınıf çevresi
- classroom environment
- sınıf ıd
- (Bilgisayar) class id
- sınıf geçme
- promotion
- sınıf içi eğitim
- Desk training
- sınıf adı al
- (Bilgisayar) get class name
- sınıf adını al
- (Bilgisayar) get class name
- sınıf analizi
- class analysis
- sınıf aralığı
- class interval
- sınıf arası
- class interval
- sınıf aç
- (Bilgisayar) open class
- sınıf başkanı
- prefect
- sınıf başkanı
- class prefect, class monitor, class president
- sınıf bilinci
- class consciousness
- sınıf birincisi olmak
- top a class
- sınıf deposu
- class store
- sınıf deposu
- (Askeri) branch depot
- sınıf dergisi
- (Ticaret) class magazine
- sınıf dizini
- (Bilgisayar) class string
- sınıf erişimi
- (Bilgisayar) class access
- sınıf etkin
- (Bilgisayar) class is active
- sınıf farkı
- class distinction
- sınıf farkı gözeten
- class conscious
- sınıf fasılası
- class interval
- sınıf fiyatı
- (Ticaret) class price
- sınıf geçirmek
- promote
- sınıf ihtiyat koordinasyon merkezi
- (Askeri) service reserve coordination center
- sınıf ittifakı
- class allegiance
- sınıf kabul merkezi; Tek Entegreli Harekat Planı cevap hücresi; standart ihtiyaç
- (Askeri) service reception center; Single Integrated Operational Plan (SIOP) response cell; standard requirements code; survival recovery center
- sınıf kodu
- (Bilgisayar,Teknik) class code
- sınıf mevzuatı
- (Politika, Siyaset) class legislation
- sınıf modülü
- (Bilgisayar) class module
- sınıf mücadelesi
- the class struggle, the class war
- sınıf nefreti
- class hatred
- sınıf nesnesi
- class object
- sınıf notu
- (Eğitim) class mark
- sınıf ortası
- (Eğitim) class mark
- sınıf savaşı
- class war
- sınıf seçimi
- (Tıp) class designation
- sınıf sıraları
- classroom desks
- sınıf sırası
- classroom desk
- sınıf tasviri
- (Politika, Siyaset) class description
- sınıf tekrarı
- (Eğitim) repeating a grade level
- sınıf yok
- (Bilgisayar) no class
- sınıf çatışması
- class conflict/struggle
- sınıf öğrencisi
- former
- sınıf öğrencisi
- grader
Tom is a third grader.
- Tom üçüncü sınıf öğrencisi.
She's a second grader.
- O ikinci sınıf öğrencisi.
- sınıf öğretmeni
- class teacher, form teacher, form master, form mistress
- sınıf şuuru
- class consciousness
- sınıf/dersler
- (Bilgisayar) class/lessons
- üst sınıf
- superclass
- üçüncü sınıf
- third class
- birinci sınıf
- topping
- birinci sınıf
- high-class
- birinci sınıf
- (Turizm) business class
- birinci sınıf
- world-class
- birinci sınıf
- of the first water
- birinci sınıf
- high grade
- birinci sınıf
- first-class
- birinci sınıf
- top-notch
- birinci sınıf
- excellent
- birinci sınıf
- world class
- birinci sınıf
- (deyim) a-1
- birinci sınıf
- first grade
- birinci sınıf
- (deyim,Kanun) a1
- birinci sınıf
- hunky-dory
- birinci sınıf
- slap-up
- birinci sınıf
- (deyim) the first water
- birinci sınıf
- (Konuşma Dili) blue chip
- birinci sınıf
- first-rate
- birinci sınıf
- top-drawer
- birinci sınıf hisse senedi
- (Konuşma Dili) blue chip
- birinci sınıf öğrencisi
- (Eğitim) freshmen
- ikinci sınıf
- cabin class
- toplumsal sınıf
- walk of life
- toplumsal sınıf
- social class
- yönetici sınıf
- ruling class
- sınıf öğretmeni
- classroom teacher
- 4. sınıf öğrencisi
- fourth grade student
- Sınıf öğretmeni
- form tutor
She likes her form tutor at school.
- sınıflar
- classes
Tom taught all his classes today, even though he had a terrible headache.
- Tom korkunç bir ağrısına rağmen bugün bütün sınıflarına öğretti.
I teach classes here five days a week.
- Haftada beş gün buradaki sınıflara ders veririm.
- sınıflar
- clauses
- alt sınıf öğrencilerini uşak gibi kullanma
- fagging
- birici sınıf mal
- super
- birinci sınıf
- a) first-class b) first-rate, excellent c) (okulda) first grade
- birinci sınıf
- first class
Discover all the services and advantages of first class.
- Birinci sınıfın tüm hizmetlerini ve avantajlarını keşfedin.
I'm sorry we couldn't get you a seat on first class.
- Üzgünüm, sana birinci sınıfta bir yer alamadık.
- birinci sınıf astsubay
- (Askeri) chief warrant officer
- birinci sınıf astsubay
- (Askeri) army mine planter service
- birinci sınıf aşçı
- cordon blue
- birinci sınıf banka
- first class bank
- birinci sınıf borçlu
- (Ticaret) prime borrower
- birinci sınıf değerli evrak
- (Ticaret) fine paper
- birinci sınıf er
- (Askeri) private first class
- birinci sınıf harbiyeli
- (Askeri) freshman cadet
- birinci sınıf havaalanı
- (Askeri) first-class airport
- birinci sınıf hizmet
- first-class service
- birinci sınıf insan
- the salt of the earth
- birinci sınıf posta
- first class mail
- birinci sınıf tatiller
- (Turizm) a la carte
- birinci sınıf usta
- (İnşaat) first class skilled worker
- birinci sınıf öğrencisi
- freshman in college
- birinci sınıf öğrencisi
- first-year student
- birinci sınıf öğrencisi
- frosh
- birinci sınıf şey
- crack
- birinci sınıf şey
- topper
- büyük öğrenciye hizmet eden alt sınıf öğrencisi
- fag
- egemen sınıf
- (Politika, Siyaset) dominant class
- ekonomik sınıf
- economic grade
- emekçi sınıf
- the working class, proletariat
- en küçük ekolojik sınıf
- ecotype
- esas sınıf
- (Askeri) basic branch
- geçici sınıf
- (Askeri) carrier branch
- ikinci mevki/sınıf
- 1. second-class. 2. the second-class section (in a boat, train, airplane)
- ikinci sınıf
- second class, second-rate
- ikinci sınıf
- second-rate
She is a second-rate singer at best.
- Olsa olsa o, ikinci sınıf bir şarkıcı.
It is at best a second-rate hotel.
- Bu en iyi ikinci sınıf bir otel.
- ikinci sınıf hisse senedi
- (Ticaret) second rate stock
- ikinci sınıf kıdemli subay
- (Askeri) warrant officer, junior grade
- ikinci sınıf posta
- (Ticaret) second class mail
- ikinci sınıf öğrencisi
- (üniv.) sophomore
- ikinci ve üçüncü sınıf öğrencisi
- sophister
- mahdut görevli sınıf
- (Askeri) limited assignment
- onikinci sınıf
- (Eğitim) twelfth grade
- orta sınıf
- middle-class
- orta sınıf
- middle class
They were members of the middle class.
- Onlar orta sınıfın üyeleriydi
The middle class is struggling.
- Orta sınıf mücadele ediyor.
- orta sınıf öğrencisi
- middler
- seçkin sınıf
- choice
- seçkin sınıf
- élite
- son sınıf
- the senior class
- son sınıf öğrencisi
- senior
I am a senior at Hyogo University.
- Hyogo Üniversitesinde son sınıf öğrencisiyim.
Tom is a high school senior.
- Tom lise son sınıf öğrencisi.
- sorumlu olarak sınıf geçme
- (Eğitim) conditional pass
- sosyal sınıf
- caste
- sosyo ekonomik sınıf
- social economic class
- tahsil görmüş sınıf
- clerisy
- toplumsal sınıf düzeni
- stratification
- verimsiz sınıf
- (Ticaret) sterile class
- yönetici sınıf sociol
- ruling class
- yüksek sınıf
- higher rank
- yüksek sınıf
- high class
- üniversitede birinci sınıf öğrencisi
- fresher, freshman
- üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf
- remove
- üçüncü sınıf
- third rate
- üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencisi
- sophister