Definition von sıklık im Türkisch Englisch wörterbuch
- frequency
Sami showed up with increasing frequency.
- Sami artan sıklıkta ortaya çıktı.
- density
- thick
- tuft
- (Denizbilim) freguency
- frequence
- interval
- (Kimya) cyclic
- rate
- (Pisikoloji, Ruhbilim) incidence
- denseness
- frequency; density
- frequency (of repetition)
- closeness
- thickness
- compactness
- sequence
- sık
- {s} frequent
Because she was out of the country, she used Skype frequently.
- O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
The teacher was worried by Tom's frequent absence from class.
- Öğretmen Tom'un sık sık sınıfta bulunmamasından endişeliydi.
- sıklık bantları
- (Bilgisayar) frequency bands
- sıklık bölücü
- frequency divider
- sıklık bölüşümlü
- (Bilgisayar) frequency division
- sıklık düşürücü
- (Bilgisayar) downconverter
- sıklık hoplaması
- (Bilgisayar) frequency hopping
- sıklık kaydırmalı kiplenim
- (Bilgisayar) frequency shift keying
- sıklık kiplenimi
- (Bilgisayar) frequency modulation
- sıklık kiplenimi
- frequency shift keying
- sıklık kiplenimi
- (Bilgisayar) FM
- sıklık kuşağı
- (Bilgisayar) frequency band
- sıklık sapması
- frequency deviation
- sıklık sayacı
- (Bilgisayar) frequency counter
- sıklık seçiciliği
- (Bilgisayar) frequency selectivity
- sıklık uyumlaması
- (Bilgisayar) tuning frekans
- sıklık uyumlaması
- (Bilgisayar) tuning
- sıklık yanıtı
- (Bilgisayar) frequency response
- sıklık yükseltici
- (Bilgisayar) up-converter
- sıklık zarfları
- (Dilbilim) adverbs of frequency
- sıklık çarpıcı
- frequency multiplier
- sıklık çevikliği
- frequency agility
- sıklık çeşitlemesi
- (Bilgisayar) frequency diversity
- sıklık bozunumu
- requency distortion
- sıklık bölgesi tasarımı
- (Bilgisayar) frequency domain design
- sıklık dağılımı
- frequency distribution
- sıklık görünüşü
- (Dilbilim) frequency aspect
- sıklık histogramı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) frequency histogram
- sıklık işlevi
- frequency function
- sıklık karakteristiği
- frequency characteristic
- sıklık koşulu
- (Fizik) frequency condition
- sıklık poligonu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) frequency polygon
- sıklık sayımı
- (Dilbilim) frequency count
- sıklık çizelgesi
- frequency table
- sıklık çizeneği
- (Matematik) frequency graph
- sıklık çokgeni
- frequency polygon
- sıklık çözümlemesi
- (Dilbilim) frequency analysis
- sık
- {s} dense
The man was hiding in a dense forest.
- Adam sık bir ormanda saklanıyordu.
- sık
- often
I often play tennis after school.
- Okuldan sonra sıklıkla tenis oynarım.
I often play tennis after school.
- Okuldan sonra sık sık tenis oynarım.
- sık
- closely
This is one of Boston's most closely guarded secrets.
- Bu, Boston’un en sıkı korunan sırlarından biridir.
This is one of Tatoeba's most closely guarded secrets.
- Bu, Tatoeba'nın en sıkı korunan sırlarından biridir.
- birikimli sıklık eğrisi
- cumulative frequency curve
- etkin sıklık
- critical frequency
- ikiz sıklık
- image frequency
- kritik sıklık
- (Gıda,Teknik) critical frequency
- pek yüksek sıklık
- ultra high frequency
- sık
- close-timbered
- sık
- squeeze
She squeezed a lemon for tea.
- O, çay için bir limon sıktı.
I squeezed the juice out of the oranges.
- Portakalların suyunu sıktım.
- sık
- continual
- sık
- clasp
- sık
- embarrass
It's something really embarrassing.
- Bu gerçekten sıkıcı bir şey.
I never do anything embarrassing.
- Asla can sıkıcı bir şey yapmam.
- sık
- clench
Tom's hands were tightly clenched into fists.
- Tom'un elleri sıkıca yumruk haline getirildi.
Tom clenched his fists angrily.
- Tom yumruklarını öfkeyle sıktı.
- sık
- compact
Tom has a trash compactor.
- Tom'un bir çöp sıkıştırıcısı var.
- video sıklık
- (Bilgisayar) video frequency
- sık
- oppress
The silence is oppressive.
- Sessizlik can sıkıcıdır.
- sık
- serried
- sık
- {f} oppressed
- sık
- {f} constricting
- sık
- constrict
- sık
- {s} thick
The forest was thick and impenetrable.
- Orman sık ve aşılmazdı.
The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.
- Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi.
- sık
- frequently as
- açısal sıklık
- angular frequency
- beklenen sıklık
- (Pisikoloji, Ruhbilim) expected frequency
- birikimli sıklık
- cumulative frequency
- birim maliyeti; frekans (sıklık) yükseltici
- (Askeri) unit cost; upconverter
- bohr sıklık koşulu
- (Fizik) bohr frequency condition
- doğal sıklık
- natural frequency
- evre sıklık bozunumu
- phase frequency distortion
- evre/sıklık bozunumu
- phase/frequency distortion
- salt sıklık
- absolute frequency
- sık
- thickly
The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.
- Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi.
- sık
- (placing things) close together
- sık
- close (weave, knit)
- sık
- dense, thick; frequent; closely; frequently
- sık
- frequently
Because she was out of the country, she used Skype frequently.
- O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
Tom frequently waits until the last minute to pay his bills.
- Tom faturasını ödemek için sıkı sık son dakikaya kadar bekler.
- sık
- placed or spaced close together; dense, thick
- sık
- (weaving, knitting) closely
- sık
- close
The closet door is stuck.
- Dolap kapısı sıkıştı.
Tom closed his eyes tightly.
- Tom gözlerini sıkıca kapattı.
- sık
- constricted
- temel sıklık
- fundamental frequency