The warmth after the chills intoxicated us.
- Titremelerden sonraki sıcaklık bizi mest etti.
It was the warmth that I missed the most.
- Bu en çok özlediğim sıcaklıktı.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
The exact temperature is 22.68 degrees Celsius.
- Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.
This heat is unbearable.
- Bu sıcaklık dayanılmaz.
I don't like studying in this heat.
- Bu sıcaklıkta çalışmayı sevmiyorum.
It is very hot today.
- Bugün hava çok sıcak.
This is hot, not cold.
- Bu soğuk değil, sıcak.
I can remember the warmth of his hands.
- Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
These flowers grow in warm countries.
- Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
It was very sultry that night.
- O gece hava çok sıcak ve nemliydi.
Tom says he can't even work in this heat.
- Hatta Tom bu sıcaklıkta çalışamayacağını söylüyor.
Tom passed out because of the heat.
- Tom sıcaktan bayıldı.
en yüksek sıcaklık 40 dereceyi geçmiyor.
It will get warmer soon.
- Yakında hava daha sıcak olacak.
It will become much warmer in March.
- Mart ayında hava daha da sıcak olacak.
Reindeer are friendly animals.
- Ren geyikleri sıcak hayvanlardır.
Tom is friendly to everyone.
- Tom herkese karşı sıcak.
It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
- Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
There's nothing like a good hot bath.
- İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
The hot bath relaxed her.
- Sıcak bir banyo, onu rahatlattı.