The shop was one of the few able to stay open during the war.
Many of the best examples were produced during the Restoration.
I will stay here for a short period.
- Burada kısa bir süre için kalacağım.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
The room has been empty for a long time.
- Oda uzun süredir boş.
She has a short attention span.
- Onun kısa bir dikkat süresi var.
What is the average life span in Japan?
- Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?
Nancy has been on good terms with my sister for more than five years.
- Nancy beş yıldan fazla süredir ablam ile iyi ilişkiler içindedir.
The president's term of office is four years.
- Başkanın görev süresi dört yıldır.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
I looked after him for a period of time.
- Ben bir süre için onun bakımını üstlendim.
Dan dated Linda for a very short period of time.
- Dan çok kısa bir süre için Linda'yla flört etti.
As long as there's life, there is hope.
- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
Tom soon adapted himself to school life.
- Tom kısa sürede kendini okul hayatına alıştırdı.
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
Applications are due by Monday.
- Başvurular için süre sonu pazartesi.
Great successes are due to constant efforts.
- Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
- Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
Prices have risen steadily during the past decade.
- Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
I've been in China for less than a month.
- Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
It's so muggy; I think it will thunder in a short while.
- Hava çok sıkıntılı;sanırım kısa süre içinde gök gürleyecek.
I want to leave these packages for a while.
- Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
Dr. Valeri Polyakov, a Russian cosmonaut, was in space from January 8, 1994 to March 1995. He holds the record for the longest continuous stay in space.
- Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor.
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
The length of our stay there will be one week.
- Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.
I have to go soon because I left the engine running.
- Motoru açık bıraktığım için kısa sürede gitmeliyim.
He can run a hundred meters in less than ten seconds.
- O, on saniyeden daha az bir süre içinde yüz metre koşabilir.
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.