süresi

listen to the pronunciation of süresi
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) expires in
süre
period

The union went out on a strike for an indefinite period. - Sendika belirsiz bir süre için greve gitti.

I will stay here for a short period. - Burada kısa bir süre için kalacağım.

süre
duration
süre
time

The room has been empty for a long time. - Oda uzun süredir boş.

I haven't seen anything of him for some time. - Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.

süre
span

One of Tom's problems is his short attention span. - Tom'un problemlerinden birisi, dikkat süresinin kısa olmasıdır.

What is the average life span in Japan? - Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?

süresi içinde
within
süresi belirsiz
indeterminate
süresi bitmek
(kira) fall in
süresi bitmiş
expired
süresi dolmak
to expire, to be out of date
süresi dolmamış
unexpired
süresi sona ermek
to expire
süresi uzatılmış şey
holdover
görev süresi
tenure
süre
timetable
yaşam süresi
life span

What is the average life span in Japan? - Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?

hapis süresi
stretch
kuluçka süresi
sitting
süre
{i} term

The president's term of office is four years. - Başkanın görev süresi dört yıldır.

I suppose it's different when you think about it over the long term. - Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.

zaman aşımı süresi
(Hukuk) expiry date
arama süresi
(Bilgisayar) call duration
bekleme süresi
(Ticaret) time of waiting
bekleme süresi
wait
bekleme süresi
waiting-period
bekleme süresi
(Ticaret) lay days
bekleme süresi
(Ticaret) waiting time
bekleme süresi
(Telekom) standby time
bekleme süresi
offset
bekleme süresi
(Ticaret) qualifying period
bekleme süresi
(Ticaret) cooling period
bekleme süresi
(Bilgisayar) sleep time
beklenen yaşam süresi
life expectancy
beklenen yaşama süresi
life expectancy
bekletme süresi
(Çevre) detention period
deneme süresi
probationary
deneme süresi
period of probation
devir süresi
(Ticaret) cycle time
dikkat süresi
(Pisikoloji, Ruhbilim) attention span
ehliyet kazanma süresi
(Askeri) qualifying period
enjeksiyon süresi
(Otomotiv) injection duration
ertelenme süresi
grace
eskime süresi
life
garanti süresi
(Askeri) guarantie period
gebelik süresi
(Tıp) gestational age
gebelik süresi
gestation period
gecikme süresi
(Bilgisayar) lag time
gecikme süresi
(Biyokimya) lag period
gecikme süresi
(İnşaat) retardation time
gecikme süresi
(Askeri) latency time
geç teslim süresi
(İnşaat) long-lead time
görev süresi
(Bilgisayar) task duration
hayat süresi
life time
hizmet süresi
(Askeri) life span
hizmet süresi
period of service
hizmet süresi
(Askeri) in service life
hız süresi
(Bilgisayar,Teknik) rate time
kira süresi
lease duration
klip süresi
(Bilgisayar) clip time
kullanma süresi
use age
kullanma süresi
service
kullanma süresi
(Ticaret) service life
kullanma süresi sonu
(Bilgisayar) expired on
mecburi görev süresi
(Askeri) obligated tour
memurluk süresi
tenancy
okuma süresi
(Askeri,Bilgisayar) read time
proje süresi
project duration
seyahat süresi
travel time
seyir süresi
(Havacılık) endurance
sigorta süresi
(Sigorta) insurance period
süre
(Bilgisayar) time period
süre
gamut
süre
gange
süre
distance

Keep distance from trucks and other vehicles when driving. - Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.

süre
period of time

I looked after him for a period of time. - Ben bir süre için onun bakımını üstlendim.

If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery. - Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.

süre
(Ticaret) time limit
süre
limitation
süre
life

As long as there's life, there is hope. - Hayat olduğu sürece, ümit vardır.

Tom soon adapted himself to school life. - Tom kısa sürede kendini okul hayatına alıştırdı.

süre
(Bilgisayar) progress

Tom has made steady progress. - Tom sürekli ilerleme kaydetti.

süre
headway
süre
interval
süre
due

Great successes are due to constant efforts. - Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.

Her deathly paleness is due to long illness. - Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.

süre
grace
süre
(Bilgisayar) dur

I'd like to go to Takayama during festival time. - Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum.

They went skiing during their date. - Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.

süre
(Bilgisayar) for

I haven't seen anything of him for some time. - Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.

If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery. - Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.

tedarik süresi
(Askeri,Ticaret) lead time
tedarik ön süresi
(Askeri) procurement lead time
tepki süresi
(Bilgisayar,Teknik) response time
tepki süresi
(Askeri,Pisikoloji, Ruhbilim) reaction time
teslim süresi
lead time
teslim süresi
(Bilgisayar) delivery time
teslimat süresi
(Ticaret) delivery time
uygulama süresi
pot life
yenileme süresi
(Bilgisayar) renewal period
yineleme gecikme süresi
(Bilgisayar) repeat delay
yolculuk süresi
journey time
üretim süresi
production time
üretim süresi
(Gıda) generation time
süre
while

I want to leave these packages for a while. - Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.

For a while she did nothing but stare at me. - Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.

süre
space

Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere. - Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.

Dr. Valeri Polyakov, a Russian cosmonaut, was in space from January 8, 1994 to March 1995. He holds the record for the longest continuous stay in space. - Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor.

süre
meantime

In the meantime you can just put on a sweater if you're cold. - Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.

süre
spell

The natives were tormented by a long spell of dry weather. - Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.

süre
duration length
süre
season

My season ticket expires on March 31. - Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.

devam süresi
duration
süre
(Latin) dies
etki süresi
duration
geçerlilik süresi
validity periodtime of validityperiod of circulation
geçerlilik süresi
Validity
süre
for the duration
süre
while for
süre
length of time
ücretlerin geçerlilik süresi
(Finans) validity of rates
acil bakım süresi
(Bilgisayar) emergency maintenance time
acil ikmal süresi
(Askeri) emergency replenishment time
adaylık süresi
probationary period
aksaklık süresi
downtime
alacak tahsil süresi
(Ticaret) debt collection period
amortisman süresi
period of redemption
amortisman süresi
(Ticaret) depreciation time
arama süresi
search time, seek time
ark süresi
arc duration
arıza süresi
downtime
askerlik süresi
duration of military service
askerlik süresi
lenght of military service
başkanlık süresi
presidency
bekleme süresi
demurrage
bekleme süresi
latency time
besleme süresi
feed timing
biriktirme süresi
(Telekom) integration time
biyolojik yarılama süresi
biologic half life
bloke süresi
(Elektrik, Elektronik) blocking period
bozukluk süresi
(Bilgisayar) down time
bozukluk süresi
(Bilgisayar) down-time
bozulmadan kalma süresi
shelf life
burst alma aralığı süresi
(Bilgisayar) burst receive gap time
damla süresi
drop-time
darbe süresi
pulse duration
dava süresi
(Kanun) duration of a lawsuit
dayanma süresi
working life
dayanma süresi
service life
deneme süresi
probationary period
deneme süresi
probation
deneme süresi
probation period
deneme süresi
qualifying period
deneme süresi
trial period

You may evaluate the software before the trial period expires in 30 days. - Deneme süresi otuz gün içinde sona ermeden önce yazılımı değerlendirebilirsin.

I'm here on a trial period. - Deneme süresince buradayım.

deneme süresi bitip sözleşme yapmak
take up one's indentures
deney süresi
test period
deney süresi
duration of testing
deney süresi
(Havacılık) bench running hours
depo erişme süresi
(Elektrik, Elektronik) storage access time
depo çevrimi süresi
(Elektrik, Elektronik) storage cycle time
deprem süresi
earthquake duration
deprem süresi
(Çevre) duration of an earthquake
derinlik süresi
time length
derleme süresi
compilation time
devam süresi
run
deşarj süresi
service life
dönüş süresi
cycle time , turnaround time
dönüş süresi
cycle time
düzeltme süresi
(Bilgisayar,Teknik) make up time
emek süresi
(Ticaret) labor time
emek süresi
(Ticaret) labour time
ergime süresi
defrosting cycle
etkin yarılanma süresi
effective half-life
evrak muhafaza süresi
(Askeri) disposal standard
faaliyet süresi
operating period
faaliyet süresi
activity period
film süresi kadar
feature length
filmin süresi
screen time
garanti süresi bitmek
(guarantee) expire
gebe kalma süresi
(Kanun) period of conception
gebelik süresi
gestation
gecikme süresi
delay time , latency
gevşeme süresi
relaxation time
geçiş süresi
pass time, run time
girme süresi
(Hukuk) qualifying period
görev süresi
tenure of office
görev süresi
(Hukuk) term of office

The president's term of office is four years. - Başkanın görev süresi dört yıldır.

gösterim süresi
running time, screen time
haber yayın süresi
coverage
halk yorum süresi
public comment period
harekat seyir mesafesi / süresi
(Askeri) on scene endurance
havada ikmal kontrol timi; havada ikmal kontrol süresi
(Askeri) air refueling control team; air refueling control time
hece süresi
(Dilbilim) syllabic length
hizmet süresi
tenure of office
ideal ortalama süresi
(Ticaret) ideal moving average length
ihbar süresi
notice period
ikamet süresi
inhabitancy
inceleme süresi
(Askeri) review period
indirimli satış süresi
(Ticaret) sell-off period
itiraz süresi
(Ticaret) reclamation period
ivedi bakım süresi
(Bilgisayar,Teknik) emergency maintenance time
ivme süresi
acceleration time
iyonlaşma süresi
ionization time
işlem süresi
run duration
işçiliki süresi
man-hour
kare süresi
(Bilgisayar) frameperiod
kesim süresi
(Çevre) time of reaping
kesim süresi
(Çevre) time of cutting
kira süresi
tenancy
kira süresi
tenure
komut süresi
I-time, instruction time
komut süresi
(Bilgisayar) instruction time
konferans süresi
(Bilgisayar) conference time
kontrat süresi
term of a contract
kripto süresi
(Askeri) crypto period
kullanım süresi
occupancy
kuluçka süresi
incubation period
kuruluş süresi
installation time
kısırlık süresi
(Kanun) waiting-time
lisans süresi
(Ticaret) term of the licence license
mesafe süresi
(Askeri) time distance
muhtemel hayat süresi
(Ticaret) piobable life time
muhtemel kullanma süresi
(Askeri) expected life of an item
naiblik süresi
regency
nefes çekimi süresi
puff duration
oruç süresi
fast
oturum açma süresi
(Bilgisayar) logon time
oturum kapanma süresi
sign off life
oturum süresi
(Bilgisayar) sess time
Türkisch - Türkisch

Definition von süresi im Türkisch Türkisch wörterbuch

Süre
müddet
bekleme süresi
Evliliği sona ermiş kadının yeniden evlenebilmesi için aradan geçmesi gereken süre
bekleme süresi
Görüşme kararının alınması ile görüşmenin yapıldığı ana kadar geçen süre
karantina süresi
Karantina için gerekli olan ve öngörülen süre
süre
Gelin giysizi yapılan bir çeşit kumaş
süre
Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet: "Hükümdar gibi davrandığınız sürece hükümdar sayılırsınız."- T. Oflazoğlu
süre
Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet
süresi
Favoriten