The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
She complained continually that there was no money left.
- O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
He was constantly borrowing money from me.
- O, benden sürekli olarak ödünç para alıyordu.
His mother is constantly complaining about it.
- Annesi sürekli olarak bundan şikâyet ediyor.
A bird is incessantly singing in my balcony.
- Bir kuş sürekli olarak balkonumda ötüyor.
In swimming pools, water is continuously pumped through a filter.
- Yüzme havuzlarında, su sürekli olarak filtrelerden pompalanır.
You cannot get along with him because he speaks continuously.
- O sürekli olarak konuştuğu için onunla anlaşamazsın.
The store closed down for good.
- Dükkân sürekli olarak kapandı.
Tom intends to live in Japan for good.
- Tom sürekli olarak Japonya'da yaşamaya niyetleniyor.
As recent research shows, the life expectancy in Japan is consistently increasing.
- Yakın zamanda yapılan araştırmalara göre, Japonya'daki yaşam beklentisi sürekli olarak artıyor.
Crime rates have been consistently decreasing over the past few decades.
- Suç oranları son birkaç on yılda sürekli olarak düşüyor.