The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
- Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.
If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
I'm constantly telling her to behave herself.
- Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.
His mother is constantly complaining about it.
- Annesi sürekli olarak bundan şikâyet ediyor.
A bird is incessantly singing in my balcony.
- Bir kuş sürekli olarak balkonumda ötüyor.
In swimming pools, water is continuously pumped through a filter.
- Yüzme havuzlarında, su sürekli olarak filtrelerden pompalanır.
People are changing continuously.
- İnsanlar sürekli olarak değişiyorlar.
The store closed down for good.
- Dükkân sürekli olarak kapandı.
He says he is leaving the country for good.
- O, sürekli olarak ülkeyi terk edeceğini söylüyor.
As recent research shows, the life expectancy in Japan is consistently increasing.
- Yakın zamanda yapılan araştırmalara göre, Japonya'daki yaşam beklentisi sürekli olarak artıyor.
Crime rates have been consistently decreasing over the past few decades.
- Suç oranları son birkaç on yılda sürekli olarak düşüyor.