If the rental period is extended beyond the agreed period, it shall be calculated a prorated rent.
- Kiralama süresi kararlaştırılan süreden daha uzun ise, bir orantılı kira hesaplanacaktır.
When she is on her period she can be more disagreeable than usual.
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
The union went out on a strike for an indefinite period.
- Sendika belirsiz bir süre için greve gitti.
How much time does she need to translate this book?
- Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
What is the average life span in Japan?
- Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?
She has a short attention span.
- Onun kısa bir dikkat süresi var.
The president's term of office is four years.
- Başkanın görev süresi dört yıldır.
I have been on friendly terms with him for more than twenty years.
- Onunla yirmi yıldan daha fazla süredir samimiyim.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
I looked after him for a period of time.
- Ben bir süre için onun bakımını üstlendim.
While there is life, there is hope.
- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
Great successes are due to constant efforts.
- Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
Her deathly paleness is due to long illness.
- Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.
They went skiing during their date.
- Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
Prices have risen steadily during the past decade.
- Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
They have lived here for a long time.
- Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
She pondered the question for a while.
- Soruyu bir süre düşünüp taşındı.
For a while she did nothing but stare at me.
- Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.
Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
I got stronger overnight.
- Kısa sürede daha güçlü oldum.
Tom is coming over in a little while.
- Tom kısa sürede ziyaret edecek.
The length of our stay there will be one week.
- Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.
How long can we survive in here before we run out of air?
- Havayı bitirmeden önce ne kadar süre burada yaşayabiliriz?
He can run a hundred meters in less than ten seconds.
- O, on saniyeden daha az bir süre içinde yüz metre koşabilir.
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.