sürünün

listen to the pronunciation of sürünün
Türkisch - Englisch
roundup
an activity in which cattle are herded together in order to be inspected, counted, branded or shipped
the summary to a news bulletin
{i} act of chasing and herding together (of cattle, etc.); capture of suspected criminals
A roundup is an occasion when cattle, horses, or other animals are collected together so that they can be counted or sold. What is it that keeps a cowboy looking strong, young and ready for another roundup?
"a news roundup
the systematic gathering up of suspects by the police; "a mass roundup of suspects"
A gathering in of scattered persons or things; as, s round-up of criminals
The act of collecting or gathering together scattered cattle by riding around them and driving them in
In journalism, especially television or radio, a roundup of news is a summary of the main events that have happened. First, we have this roundup of the day's news = summary
a summary list; as in e g "a news roundup"
the activity of gathering livestock together so that they can be counted or branded or sold a summary list; as in e
A rounding up, or upward curvature or convexity, as in the deck of a vessel
the systematic gathering up of suspects by the police; "a mass roundup of suspects" the activity of gathering livestock together so that they can be counted or branded or sold a summary list; as in e
the similar police activity of gathering together suspects to a crime
When there is a roundup of people, they are arrested or captured by the police or army and brought to one place. There are reports that round ups of westerners are still taking place
the activity of gathering livestock together so that they can be counted or branded or sold
sürü
flock

I saw a flock of birds flying aloft. - Havada uçan bir kuş sürüsü gördüm.

A boy was driving a flock of sheep. - Bir oğlan koyun sürüsünü güdüyordu.

sürü
{i} drove

Tom got into the driver's seat and drove off. - Tom sürücünün yerine oturdu ve uzaklaştı.

Sami drove a Rolls Royce. - Sami bir Rolls Royce sürüyordu.

sürü
herd

A herd of friesian cattle graze in a field in British countryside. - Siyah alaca sığır sürüsü İngiliz kırsalında bir tarlada otlar.

sürü
pack

Wolves travel in packs. - Kurtlar sürüler halinde dolaşırlar.

Wolves travel in packs, but eagles fly alone. - Kurtlar sürüyle gezer ama kartallar yalnız uçar.

sürü
swarm

We were attacked by swarms of bees. - Arı sürüsü tarafından saldırıya uğradık.

A swarm of wasps attacked the children. - Bir eşekarısı sürüsü çocuklara saldırdı.

sürü
gang

I watch a lot of gangster movies. - Bir sürü gangster filmi izliyorum.

sürü
crowd

There was a crowd of students waiting in front of the library. - Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.

sürü
band

There were a lot of great bands at the festival. - Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.

I have lots of rubber bands. - Bir sürü paket lastiğim var.

sürü
flight

How long is the flight? - Uçuş ne kadar sürüyor?

How long is the flight from Tokyo to Hawaii? - Tokyo'dan Hawai'ye uçuş ne kadar sürüyor?

sürü
deluge
sürü
fold
sürü
{i} crew
sürü
batch
sürü
(Denizbilim) fush
sürü
horde

This game has you battle against hordes of evil stoats. - Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.

sürü
ton

I've got a ton of work to do. - Yapacak bir sürü işim var.

When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off. - Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.

sürü
parcel
sürü
troop
sürü
train

As the train went by, Tom caught a glimpse of the driver. - Tren geçerken, Tom sürücünün bir bakışını yakaladı.

Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past. - Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı.

sürü
(Denizbilim) school

In April we have a lot of school events. - Nisanda bir sürü okul etkinliklerimiz var.

Tom had a lot of problems at the school. - Tom'un okulda bir sürü sorunları vardı.

sürü
{i} cloud

The clouds scudded across the sky. - Bulutlar gökyüzünde rüzgarla sürüklendi.

There are lots of clouds in the sky today. - Bugün gökyüzünde bir sürü bulut var.

sürü
whole bunch
sürü
regiment
sürü
cartload
sürü
covey
sürü
herd, flock, pack, horde, flight; crowd, gang, troop, drove
sürü
run

The exhibit runs through October 20th. - Sergi 20 Ekim'e kadar sürüyor.

He runs a lot of hotels. - O, bir sürü otel işletir.

sürü
(koyun) fold
sürü
shoal
sürü
scad
sürü
bandwagon
sürü
myriad
sürü
slew
Türkisch - Türkisch

Definition von sürünün im Türkisch Türkisch wörterbuch

SÜRÜ
(Osmanlı Dönemi) Tar: Devşirme suretiyle alınan Hristiyan çocuklarının yüzer, yüzellişer, ikiyüzer veya daha fazla kişilik kafileler halinde sevkedilmeleri. Sürü adı verilen bu kafileler, sürücülerle muhafızların nezareti altında hükümet merkezine sevkedilirlerdi. O.T.D.S
Sürü
(Osmanlı Dönemi) SÜRBE
sürü
Bir insanın bakımı altındaki hayvanların tümü
sürü
Pek çok
sürü
Evcil hayvanlar topluluğu: "Karşıki yamaçların sırtında kısrak sürüleri çanlarını sallayarak otluyordu."- R. H. Karay
sürü
Düzensiz insan topluluğu: "Sokaklarda alay geçerken başka çocuklar da sürüye katılır, mektebe kadar giderler."- H. E. Adıvar
sürü
Evcil hayvanlar topluluğu
sürü
Birlikte yaşayan hayvan topluluğu
sürü
Düzensiz insan topluluğu
sürünün
Favoriten