A boy was driving a flock of sheep.
- Bir oğlan koyun sürüsünü güdüyordu.
I saw a flock of sheep.
- Bir koyun sürüsü gördüm.
Ambition drove him to murder.
- Hırs onu cinayete sürükledi.
That was the first time I drove a car.
- O benim ilk araba sürüşümdü.
A herd of friesian cattle graze in a field in British countryside.
- Siyah alaca sığır sürüsü İngiliz kırsalında bir tarlada otlar.
Wolves travel in packs, but eagles fly alone.
- Kurtlar sürüyle gezer ama kartallar yalnız uçar.
Wolves travel in packs.
- Kurtlar sürüler halinde dolaşırlar.
Tom was attacked by a swarm of bees.
- Tom bir arı sürüsü tarafından saldırıya uğradı.
A swarm of hornets attacked the children.
- Bir eşek arısı sürüsü çocuklara saldırdı.
I watch a lot of gangster movies.
- Bir sürü gangster filmi izliyorum.
There was a crowd of students waiting in front of the library.
- Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.
I have lots of rubber bands.
- Bir sürü paket lastiğim var.
There were a lot of great bands at the festival.
- Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
How long is the flight from Tokyo to Hawaii?
- Tokyo'dan Hawai'ye uçuş ne kadar sürüyor?
How long is the flight?
- Uçuş ne kadar sürüyor?
This game has you battle against hordes of evil stoats.
- Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.
I have a ton of things to do.
- Yapacak bir sürü işim var.
I've got a ton of work to do.
- Yapacak bir sürü işim var.
Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.
- Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı.
As the train went by, Tom caught a glimpse of the driver.
- Tren geçerken, Tom sürücünün bir bakışını yakaladı.
Our school library has many books.
- Okul kütüphanemizin bir sürü kitabı var.
I go to a driving school.
- Bir sürücü okuluna gidiyorum.
There are lots of clouds in the sky today.
- Bugün gökyüzünde bir sürü bulut var.
The clouds scudded across the sky.
- Bulutlar gökyüzünde rüzgarla sürüklendi.
He runs a lot of hotels.
- O, bir sürü otel işletir.
Lots of women both run a home and go out to work.
- Bir sürü kadın hem evde çalışırlar hem de dışarı çalışmaya giderler.