sürülmemiş

listen to the pronunciation of sürülmemiş
Türkisch - Englisch
unimproved
{a} not improved, taught or occupied
Not tilled, cultivated, or built upon; yielding no revenue; as, unimproved land or soil
(of land) not cleared of trees and brush; in the wild or natural state; "a farm with 50 acres of unimproved and 68 acres of improved land"; "unimproved woodlands
not made more desirable or valuable or profitable; especially not made ready for use or marketing; "taxes on unimproved land are low"; "unimproved dirt roads"
Not improved; not made better or wiser; not advanced in knowledge, manners, or excellence
{s} lacking improvement
Not used; not employed; especially, not used or employed for a valuable purpose; as, unimproved opportunities; unimproved blessings
Not improved
sürülmemiş (tarla)
unploughed
sürülmemiş kısım
balk
sürülmemiş tarla
baulk
sürülmemiş toprak
headland
sür
{f} drove

Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit. - Tom birazcık hız limitinin üzerinde sürerse vaktinde havaalanına yetişebileceğini düşündü.

He drove the truck to Dallas. - O, kamyonu Dallas'a sürdü.

sür
{f} exile

Most of the exiles were killed or captured. - Sürgünlerin çoğu öldürüldü veya esir alındı ​​.

Santa Ana was living in exile in Cuba. - Santa Ana Küba'da sürgünde yaşıyordu.

sür
{f} smeared
sür
{f} tilled
sür
{f} last

The rain lasted a week. - Yağmur bir hafta sürdü.

The speech lasted thirty minutes. - Konuşma otuz dakika sürdü.

sür
impel
sür
{f} drive

Do you know how to drive? - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?

I had my driver's license renewed last month. - Sürücü belgemi geçen ay yenilettim.

sür
{f} lasting

The war lasting for years impoverished the country. - Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.

sür
driven

You'd better not have driven my car. - Keşke arabamı sürmeseydin.

Tom shouldn't have driven Mary's car. - Tom Mary'nin arabasını sürmemeliydi.

sür
deport

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

sür
banish

We banished him from the country. - Biz onu ülkeden sürdük.

He was banished to an island for high treason. - O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.

sür
deported

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

sır sürülmemiş; sırı olmayan
unimproved secrets, without glaze
el sürülmemiş
untouched
sür
expatriate
sür
{f} smear
Türkisch - Türkisch

Definition von sürülmemiş im Türkisch Türkisch wörterbuch

Sür
(Osmanlı Dönemi) REM
Sür
(Osmanlı Dönemi) GELE
sürülmemiş
Favoriten