sür

listen to the pronunciation of sür
Türkisch - Englisch
{f} drove

Tom got into the driver's seat and drove off. - Tom sürücünün yerine oturdu ve uzaklaştı.

He drove the truck to Dallas. - O, kamyonu Dallas'a sürdü.

{f} exile

Most of the exiles were killed or captured. - Sürgünlerin çoğu öldürüldü veya esir alındı ​​.

Santa Ana was living in exile in Cuba. - Santa Ana Küba'da sürgünde yaşıyordu.

{f} smeared
{f} tilled
{f} last

The speech lasted thirty minutes. - Konuşma otuz dakika sürdü.

The rain lasted a week. - Yağmur bir hafta sürdü.

impel
{f} drive

Do you know how to drive? - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?

You'll be able to drive a car in a few days. - Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.

{f} lasting

The war lasting for years impoverished the country. - Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.

driven

Tom shouldn't have driven Mary's car. - Tom Mary'nin arabasını sürmemeliydi.

She has never been in a car driven by him. - O, onun tarafından sürülen bir arabada asla bulunmadı.

deport

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

banish

He was banished to an island for high treason. - O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.

Napoleon was banished to Elba in 1814. - Napolyon 1814'te Elba adasına sürgün edildi.

deported

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

expatriate
{f} smear
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) it is too late to do anything about that, so let's think about doing something else
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) too little too late
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) missed your chance, it's too late to do anything now