So-called winter time is expected to enhance the college reform.
- Sözde kış döneminin üniversite reformunu geliştirmesi bekleniyor.
They are the so-called victims of war.
- Onlar sözde savaş mağdurlarıdır.
Tom was Mary's alleged accomplice.
- Tom Mary'nin sözde suç ortağıydı.
People from the so-called first world look at us Latinos as if we hadn't invented the wheel yet.
- Sözde birinci dünyadan insanlar biz Latinlere tekerleği henüz icat etmemiş gibi bakıyor.
Tom is supposedly cleaning his bedroom.
- Tom sözde yatak odasını temizliyor.
I can't believe that someone who's supposed to be my friend would say things like that about me.
- Sözde benim arkadaşım olacak birinin, benim hakkımda böyle şeyler söyleyebileceğine inanamıyorum.
What's the difference between science and pseudo-science?
- Bilim ve sözde bilim arasındaki fark nedir?
Creationism is a pseudo-science.
- Yaratılışçılık, bir sözde-bilimdir.
According to the fortune teller, I was supposedly a prince in another life.
- Falcıya göre, ben başka bir hayatta sözde bir prenstim.
Mary was supposedly on business in Boston, but Tom claimed to have seen her in New York last night.
- Mary sözde iş için Boston'daydı ama Tom onu dün gece New York'ta gördüğünü iddia etti.
I'm going to ascertain the truth of his statement.
- Onun sözünün aslını araştıracağım.
I could not believe his statement.
- Ben onun sözüne inanamadım.
He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Your stomach won't be full from promises.
- Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Impossible is not a French word.
- Impossible Fransızca bir sözcük değildir.
I'll look up the expression in the dictionary.
- Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
Unfortunately, I have a commitment.
- Ne yazık ki bir sözüm var.
I'm sorry, I already have another commitment.
- Üzgünüm, benim zaten başka bir sözüm var.
I have to check and see what the contract says.
- Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
Tom says that he doesn't remember having made such a promise.
- Tom öyle bir söz verdiğini hatırlamadığını söylüyor.
As the saying goes: Speech is silver, silence is gold.
- Atasözünde dendiği gibi; söz gümüşse, sükut altındır.
My client isn't saying another word.
- Müvekkilim başka bir söz söylemiyor.
Tom pledged his continued support.
- Tom destek vermeye devam etmeye söz verdi.
I give my pledge that I will quit smoking.
- Sigara içmeyi bırakacağıma söz veriyorum.
My remarks were not aimed at you.
- Sözlerim size yönelik değildi.
His remark was really out of line.
- Onun sözü gerçekten uygunsuzdu.
The union and the company have come to terms on a new contract.
- Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.
The short term contract employees were dismissed without notice.
- Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
- Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
Tom really likes this sentence.
- Tom bu sözü gerçekten seviyor.
Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
- Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.
Nobody mentions my country.
- Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.
Tom has broken our engagement.
- Tom sözleşmemizi bozdu.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
Many things are easy to talk about, but difficult to actually carry out.
- Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.
She cut in when we were talking.
- Biz konuşurken sözümüzü kesti.
You must be faithful to your word.
- Sözüne sadık olmalısın.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.