söyletmek

listen to the pronunciation of söyletmek
Türkisch - Englisch
draw out
to allow (someone) to say (something)
to make (someone) say (something): Ahmet'e yalan söylettiler. They made Ahmet lie
to make sb say; to let sb say; to draw sb out (about sth)
to make (someone) talk: Mehmet'i söylettiler. They made Mehmet talk
draw
extract
draw sb out
nail down to
draw sth out
söyletmek işi
To say that the work
söyle
{f} said

What he said is true. - Onun söylediği doğru.

Bogdan said he would be there tomorrow. - Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.

söyle
spit it out !
söyle
told

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

She told me that she had bought a CD. - Bana bir CD aldığını söyledi.

söyle
told to
söyle
say

Some doctors say something to please their patients. - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.

Please say it in English. - Lütfen onu İngilizce olarak söyle.

söyle
confide

He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married. - O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.

This is confidential, I can only tell him personally. - Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.

söyle
tell

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

Please tell me your address. - Lütfen adresini bana söyle.

söyle
{f} saying

He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning. - O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

söyle
dictate
söyle
mouth

He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything. - Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.

Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him. - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
zor zor söyletmek
winkle out
zorla söyletmek
pry
Türkisch - Türkisch
Söylemesine yol açmak
Söylemek zorunda bırakmak, itiraf ettirmek
(Osmanlı Dönemi) TEKLİM
(Osmanlı Dönemi) İSTİNTAK
Söyletme
intak
söyletme
Söyletmek işi
söyletmek
Favoriten