Tom yurtluğunda yaşıyor.
- Tom lives on his country estate.
Kendi ülkesinde yurt dışına yolculuk etti.
- He traveled abroad in his own country.
Tom memlekette evi arayabileceği bir yer istedi.
- Tom wanted a place in the country he could call home.
Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- Everyone has the right of equal access to public service in his country.
Savaş sırasında köyde yaşadılar.
- They lived in the countryside during the war.
Tom köyde yaşamayı sevmiyordu.
- Tom didn't like living in the country.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
Tom ülkesine sadık bir vatandaştır.
- Tom is a loyal citizen of his country.
Bu ülkenin halkı siyasi yönetimden hayalkırıklığına uğradı.
- The people of this country have become disillusioned with the political establishment.
Bu ülkenin halkı her zamanki gibi politikadan bıkıp usanmış durumdadır.
- The people of this country are sick and tired of politics as usual.
O ülke, ulusumuzun iç işlerine karıştı.
- That country intervened in the internal affairs of our nation.
Hükümet üç günlük ulusal yas ilan etti. Ülke genelinde bayraklar yarıya indirildi.
- The government has declared three days of national mourning. Flags across the country have been lowered to half-mast.
Kırsal bölge şehirden daha sessizdir.
- The countryside is quieter than the city.
Kırsal bölge güzeldir.
- The countryside is beautiful.
Biz kırda sessiz bir gün geçirdik.
- We spent a quiet day in the country.
Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun?
- Why do you think Tom prefers living in the country?
Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.
- The government has made efforts to make our country clean and green.
Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.
- I feel completely refreshed after spending a week in the country.