Şehirde bir söylenti dolaşıyordu.
- A rumor circulated through the city.
Ben, söylentinin kaynağını bilmiyorum.
- I don't know the origin of the rumor.
Ben söylentilere inanmıyorum. Sen onlara inanıyor musun?
- I don't believe the rumours. Do you believe them?
Söylenti hızla yayıldı.
- The rumour quickly spread.
Orada saklı hazineler olduğu dedikodusu yapılıyor.
- It is rumored there are treasures hidden there.
O dedikoduyu kimden duydun?
- Who did you hear that rumor from?
Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
- The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
John is rumored to be next in line for a promotion.
They say he used to be a thief, but that's just rumor.
There's a rumor going round that he's going to get married.