ruhsat

listen to the pronunciation of ruhsat
Türkisch - Englisch
license

I was fined for fishing without a license. - Ruhsatsız balık avlamaktan ceza yedim.

You're not supposed to go hunting without a license. - Ruhsatın olmadan ava gitmemelisin.

permit

I have a permit for this gun. - Bu silah için bir ruhsatım var.

warrant
concession
(Otomotiv) registration

Tom opened the glove compartment and noticed the registration was missing. - Tom torpido gözünü açtı ve ruhsatın eksik olduğunu fark etti.

Could you show me your license and registration, please? - Lütfen, bana ehliyetinizi ve ruhsatınızı gösterir misin?

(Kanun) liberty
letters patent
(Hukuk) licence

I've got a provisional licence. - Ben geçici bir ruhsat aldım.

(Kanun) letter patent
letter
royalty
permission
pass
certificate
logbook
(written) permit or license
certification
permission, licence, license
licence [Brit.]
authorization
imprimatur
leave
concessionairy
permission, authorization (given, in most cases, by a government authority)
official permission
government license
ruhsat vermek
warrant
ruhsat sahibi
licensee
ruhsat vermek
(Kanun) let
ruhsat sahibi
licence holder
ruhsat sahibi
licencee licensee
ruhsat veren
(Kanun) licensee
ruhsat vermek
(Ticaret) certify
ruhsat ücreti
(Kanun) royalty
ruhsat (araba)
vehicle licence
ruhsat alan
(Kanun) licencee
ruhsat düzenleme etiketi
(Otomotiv) certification regulation label
ruhsat iptali
decertification
ruhsat numarası
permit number
ruhsat sahibi
license holder
ruhsat süreci
term of the licence
ruhsat süresi
(Hukuk) term of the license
ruhsat süresi
term of the licence
ruhsat tahtında
under a licence license
ruhsat veren kimse
licenser
ruhsat vergisi
(Kanun) license tax
ruhsat verme
licensing
ruhsat verme
licencing licensing
ruhsat vermek
certificate
ruhsat vermek
authorize
ruhsat vermek
to license, to licence
ruhsat vermek
authorise
ruhsat vermek
licence [Brit.]
ruhsat vermek
license
ruhsat vermek
permit
ruhsat çıkarmak
take out a licence
ruhsatlar
licenses
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Kolaylık
(Osmanlı Dönemi) Genişlik
(Osmanlı Dönemi) Fık: Kulların özürlerine mebni, kendilerine bir suhulet ve müsaade olmak üzere, ikinci derecede meşru' kılınan şeydir. Sefer halinde Ramazan-ı Şerif orucunun tutulmaması gibi. Vuku' bulan ikraha mebni, birisinin malını itlaf etmek de bu kabildendir ki, bu halde bu itlaf hakkında bir ruhsat-ı şer'iyye bulunmuş olur. Bir hâdisede, azîmet ile ruhsat içtima' edince, azîmet tarikını iltizam etmek, bir takva nişanesi sayılır. (Bak: Azîmet)
(Osmanlı Dönemi) (C.: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade
(Osmanlı Dönemi) (Ruhsat. C.) Ruhsatlar, müsaadeler, izinler
İzin, müsaade
İzin belgesi, ruhsatname
İzin, müsaade. İzin belgesi, ruhsatname: "Belediye doktoru tarafından tasdik edilerek gömülmesine ruhsat verilir."- H. R. Gürpınar
İRAEİ RUHSAT
(Hukuk) Ruhsat gösterme
ruhsat
Favoriten