Definition von ruh im Türkisch Englisch wörterbuch
- soul
There was not a bloody soul.
- Lanet olası bir ruh yoktu.
Do you think animals have souls?
- Sizce hayvanların ruhu var mıdır?
- ghost
Mary felt as if a ghost or spirit had touched her back.
- Mary bir hayalet ya da ruhu sırtına dokunmuş gibi hissetti.
- spirit
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- aura
- spirits
For all their serious wounds, all of them were in good spirits.
- Ciddi yaralarına rağmen onların hepsi iyi ruh hali içindeydi.
The talisman he's wearing is supposed to ward off evil spirits.
- Onun taktığı tılsım kötü ruhları uzaklaştırması gerekiyor.
- mind
Dan was worried about Linda's state of mind.
- Dan, Linda'nın ruhsal durumu hakkında endişeliydi.
My poor state of mind made me distraught.
- Berbat ruhsal durumum beni çıldırttı.
- psych
Reality and irreality are both important for one's psyche.
- Gerçeklik ve gerçek dışılık, kişinin ruhu için önemlidir.
His illness was mainly psychological.
- Onun hastalığı aslında ruhsaldı.
- ethos
- inner
- the inner man
- kernel
- (a person's) character or nature
- essential oil
- shade
- soul, spirit (of a living person or thing)
- pith and marrow
- heartbeat
- manes
- essence, spirit (of a volatile substance); extract, concentrated solution. R
- (koklatılan) smelling salts
- esprit
- pith
- essence
- heart (of a matter), essence (of a matter)
- psyche
Reality and irreality are both important for one's psyche.
- Gerçeklik ve gerçek dışılık, kişinin ruhu için önemlidir.
- inner man
- liveliness, spirit, animation, life
- psych. psyche
- genius
- astral body
- soul, spirit; essence, extract; animation, liveliness, spirit; zombie
- spirit of a dead person
- (Tıp) animus
- extract
- shadow
- expression
Judging from his expression, he's in a bad mood.
- Onun ifadesine bakılırsa, o kötü bir ruh hali içinde.
- zombie
- animation
- cabbage
- pneuma
- atman
- psycho
His illness was mainly psychological.
- Onun hastalığı aslında ruhsaldı.
Your yelling and howling is called a psychosis. I ask, I beg you to see a therapist before you get instituonalized.
- Bağırman ve uluman ruhsal bir bozukluk. Soruyorum, hastaneye kaldırılmadan önce terapiste gitmen için sana yalvarıyorum.
- jazz
- ruh bilimi
- psychology
- ruh hali
- mood
She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
- O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.
Tom was tired and in a bad mood.
- Tom yorgun ve kötü bir ruh hali içindeydi.
- ruh hali
- temper
He is in good temper.
- O, iyi bir ruh hali içinde.
Tom has a bad temper.
- Tom'un kötü bir ruh hali var.
- ruh hali
- state of mind
This is a dangerous state of mind for a man to be in.
- Bu, içinde bulunacak bir adam için tehlikeli bir ruh halidir.
- ruh durumu
- mood
- ruh eşi
- soul mate
Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other.
- Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.
- ruh hastalığı
- (Tıp) psychosis
- ruh sağlığı
- mental hygiene
- ruh sağlığı hizmetleri
- (Tıp) mental health services
- ruh ve beden durumu
- fettle
- ruh ve sinir hastalıkları
- (Tıp) neurological disorders
- ruh çağıran
- necromancer
- ruh çağırma
- conjure
- ruh hastalığı nöbeti
- a bout of mental illness
- ruh ve sinir hastalıkları
- Mental and neurological diseases
- ruh çağırma
- conjuration
- ruh bulmak
- (for something) to acquire a meaning, become meaningful, make sense
- ruh doktorluğu psychiatry, being
- a psychiatrist
- ruh doktoru
- psychiatrist, shrink
- ruh doktoru
- shrink
- ruh doktoru
- psychiatrist
- ruh geçişmesi
- metempsychosis
- ruh gibi
- wraith-like (person)
- ruh gibi
- etherial
- ruh gibi olma
- etherealness
- ruh göçü/sıçraması
- metempsychosis, transmigration
- ruh göçümü
- reincarnation
- ruh haleti
- state of mind, mood
- ruh hali
- frame of mind, mood
- ruh hali
- inward
- ruh hali
- tone
- ruh hali
- humour [Brit.]
- ruh hali
- frame of mind
- ruh hali
- habit of mind
- ruh hali
- humor
- ruh hali
- spirit
He was in good spirits.
- O iyi bir ruh hali içerisindeydi.
Tom expected Mary to be in good spirits.
- Thomas Mary'nin iyi ruh hali içinde olmasını bekledi.
- ruh hali
- psychology
- ruh haline getirilmiş
- etherealised
- ruh haline getirme
- etherealising
- ruh haline getirme
- etherealisation
- ruh haline getirmek
- etherealize
- ruh haline getirmek
- etherealise
- ruh haline sahip
- spirited
- ruh hastalıkları
- (Tıp) mental health disorders
- ruh hastası
- psychopathic
- ruh hastası
- mentally ill person; mental patient
- ruh hekimi
- psychiatrist
- ruh hekimliği
- psychiatry
- ruh hekimliği psychiatry, being
- a psychiatrist
- ruh katmak
- jazz up
- ruh sayrılığı
- mental illness
- ruh sağlığı
- sanity
- ruh sağlığı
- mental health
Mental health is as important as physical health.
- Ruh sağlığı, vücut sağlığı kadar önemlidir.
Thank you for being concerned about my mental health.
- Ruh sağlığımla ilgilendiğiniz için size teşekkür ederim.
- ruh sağlığı hukuku
- mental health laws
- ruh vb geçme
- transmigration
- ruh vb geçmek
- transmigrate
- ruh ve beden
- somatopsychic
- ruh ve bedenle ilgili
- somatopsychic
- ruh verme
- ensouling
- ruh vermek
- give tone to
- ruh çağıran falcı
- necromancer
- ruh çağırarak fala bakma
- gramarye
- ruh çağırarak fala bakma
- necromancy
- ruh çağırma
- evocation
- ruh çağırma
- necromancy
- ruh çağırma calling someone's spirit
- (during a séance); necromancy
- ruh çağırma seansı
- seance
- ruh çağırma tahtası
- planchette
- ruh çağırmak
- evoke
- ruh çağırmak
- raise
- ruh çağırmak
- conjure up
- ruh-beden dualizmi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) mind-body dualism
- ruh-beden problemi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) mind-body problem
- kutsal ruh
- the holy spirit
- kötü ruh
- dybbuk
- ruh hali
- spirits
He was in good spirits.
- O iyi bir ruh hali içerisindeydi.
For all their serious wounds, all of them were in good spirits.
- Ciddi yaralarına rağmen onların hepsi iyi ruh hali içindeydi.
- Ruh ikizi
- soul mate
What should be done if we want to find our soul mate?
- Ruh ikizimizi bulmak istersek ne yapılmalı?
- a ruh
- a spirit
- ruh eşi
- soulmate
Tom and I are soulmates.
- Tom ve ben ruh eşiyiz.
- ruh ikizi
- soul twin
- Kutsal Ruh
- Holy Ghost, Holy Spirit
- Kutsal ruh
- Holy Spirit
- Kutsal ruh
- Holy Ghost
- baba oğul ve kutsal ruh
- the eternal triangle
- bedenden ayrılma (ruh)
- disembodiment
- görünmek (hortlak/ruh)
- materialize
- insanın beden ruh ve can olarak üçe ayrılması
- trichotomy
- insanın beden ruh ve can olarak üçe ayrılması
- division into three parts
- iyi ruh
- good genius
- iyi ruh hali
- good psychology
- koruyucu ruh
- familiar spirit
- koruyucu ruh
- familiar
- kuruntulu ruh hali
- (Pisikoloji, Ruhbilim) delusional mood
- kötü ruh
- evil spirit
In this flat lives an evil spirit.
- Bu dairede bir kötü ruh yaşıyor.
I didn't believe the tales of evil spirits.
- Kötü ruhların hikayelerine inanmadım.
- kötü ruh
- black soul
- kötü ruh
- evil genius
- kötü ruh
- fiend
- medyumdan çıkan sihirli ruh
- ectoplasm
- ruh hali
- {i} humour
- serbest ruh
- free spirit
- sinirli ruh hali
- frayed temper